22.BÖLÜM

903 89 38
                                    

3 ay sonra.

"Ama insandan daha güçlü bir silah varsa," Elini boğazına, oradan da kalbine götürdü. Gözleri sınıftaki herkesin gözlerine bir kez daha meydan okudu. "O da başka kalpleri izinsizce gezintiye çıkmış bir yürekten fazlası değildir."

Gözlerimi kapattım.

Kendimi hâlâ bu derslere alıştıramamıştım. Kendi hayat dramama fazlasıyla alışmış olmalıydım, sınıfın ortasında bize hayatla ilgili dersler veren bu adamın söylediklerini pek umursamıyordum.

Parmaklarımı üstümdeki hırkanın içine sakladım. Sehun'a ait bu hırkaya kış geldiğinden bu yana öyle alışmıştım ki, bir an üstümden çıkarmak istemiyordum. Onu özlüyordum çünkü. Günün her saati, her dakika ve saniyesinde onu deli gibi özlüyordum. Oysa evimin balkonuna bir çıksam, onu görebileceğimi bile bile özlüyordum.

Şu üç ay içerisinde, babamın baskısı o kadar artmıştı ki, başka hiçbir şeye odaklanamayacağımı düşünüyordum ama hayır, Sehun ve babamın baskından başka hiçbir şeye odaklanamıyordum.

"İnsan narsist bir müpteladır... Neden sadece..."

Buraya kadardı.

Telkinlerinin bir işe yaramayacağını biri şu adama söylemeliydi ve bu kişi ben oluyordum. Elimi kaldırdım, kendini kaptırdığı konuşmadan sıyrılıp bana baktı. "Söyle, Luhan."

"Matematik işleyecektik?"

Sorumla beraber birkaç kişi kendini tutamadan güldüğünde hocanın yüzündeki o haz dolu gülümseme düştü. "Rahatsız mı oldun?"

"Hayır ama..." dudaklarımı büzüp omuzlarımı silktim. "Drama dersini özellikle elediğimi hatırlıyorum."

Bir süre gözlerimizin pencereleri birbirine dönük bir şekilde bekledik. Yine de camlarım kapalı, çiçeklerim hiç olmadığı kadar solgundu. "Pekâlâ..." dedi kendi masasına giderken. Hevesini kursağında bırakmışım gibi bir ifade takındı. Eliyle kapıyı gösterdi. "Çıkabilirsin."

Aniden kalktım yerimden ve bu kalkış tüm sınıfı susturdu. Yine de kabanımı ve çantamı aldığım gibi sıraların arasından sıyrılıp dışarıya çıkabildim. Sınıfın kapısını fazla hızlı çarpmıştım sanki ama kimin umurundaydı ki?

Hızlı adımlarla önce okuldan sonra da bahçeden çıktım ve bugün için annemden ödünç aldığım arabaya binebildim. Parmaklarım alnımı sıvazladı. Herkese karşı bu kadar hırçın olmayı bir an önce kesmeliydim. Bir an önce.

Üç aydır yapamadığım şeyi, bir an önce yapabileceğimi düşünmek zaten sadece benim gibi bir aptalın yapacağı bir şeydi.

Her neyse.

Arabayı çalıştırıp yola koyuldum. Saate baktım durdum. Sık sık boğazımı temizledim. Kalbimdeki özleme de bugün için bir set daha çektim.

Beş dakika da geldiğim sitenin otoparkına yavaşça girdiğimde derin bir nefes aldım. Arabayı park edeceğim yeri gözüme kestirdim ve oraya ilerledim ancak benden önce ani bir dönüşle başka bir araba park etti.

Siyah Audi'nin sahibini elbette tanıyordum.

Ani fren yapışım lastiklerin çığlık atmasına neden olurken dişlerimi sıkıp indim arabadan. "Ne yapıyorsun sen?" diye sordum sesimi yükselterek. Sesim otoparkın içinde yankı yaptı, Sehun arabadan indi.

"Park ediyorum?"

"Oraya park edeceğimi gördün! Üstelik orası bize ait, arabanı al. Hem de hemen."

DÜŞLER SENFONİSİ /HUNHAN/Where stories live. Discover now