"Gücün bileğin değil oğlum, ruhun. Bileğin değil, ruhun demir gibi güçlü olsun."

Bunu çok sonra öğrenmiş bir adamdı o. Hem bileği hem ruhu güçlüydü. İkisi birbirinden ayrılmaz şekilde dünyaya geçirmişti onu, biri kopsa diğeri parçalara ayırırdı! Ama bu ikilemdi, boğucuydu. Onu öldürmemişti ama eline kan bulaştırmıştı, başkasını öldürtmüştü. Hak edenlerdi belli ama yapmıştı, elini kana bulamıştı. Bu inkar edilemez bir gerçeklikti. Ancak dünyaya bunlardan birisi ile en önemlisi ile, ruhun kuvveti ile gelmek mümkündü.

Kerem yaşamında dönüp geriye baktığında kendi çocuklarının birisinin içinde olduğunu görmek için yaşayacaktı. Ruhun kuvveti çocuklarının bedeninde sarsılmadan akacaktı! Bu kuvvet onun karısının varlığından hemen sonra tek varlığı olacaktı!

Ruhunda kuvvet olmayanların vicdanında sızılar olurdu! Vicdanında sızılar olanların sancıları olurdu! Bunu aşkla fark edenlerin yeminleri olurdu!

Yemini vardı yeşil gözlerin sahibinin, geriye baktığında bu kuvvetin gururu ile onur duyacaktı! Bu onur ile yeniden nefes alacaktı.

Bu söz her çocuğunun önce kulağına, bedenine ardından da hayatına akacaktı. Kerem Sayer her an çocuklarının içinde akacaktı!

*****************

Gün ışığı hayatlarını olduğu gibi günlerini aydınlattığında Zeynep her zamanki gibi yatağı düzeltiyordu. Akın henüz yeni uyanmış ancak halinden memnun bir biçimde beşiğinde dururken yavaşça doğrulup üzerini giyinen kocasına döndü.

Gömleğinin son düğmesini de iliklerken, pantolonun da düğmesini kapatıp kemerini taktı. Her sabah olduğu gibi sevgiyle onun bu halini izliyordu. O esnada oğlundan gelen ses ile zaten beşiğin önündeyken ellerini yavaşça tahta kısmına yaslayıp gülen yüzü ile oğluna eğildi.

"Aşkım, anneye mi gelmek istiyorsun sen? Hı, anneyi mi özledin?"

Kerem başını kaldırıp onun sevgi dolu sesine karşılık gülümseyerek karısının oğlunu kucaklamasını ve koklayarak öpmesini izledi. Bu görüntü karşısında her şeyi verebilirdi! Her şeyi! Bu var olmaktı işte!

Zeynep bir avucunu oğlunun başının arkasına yaslamışken öpüp yanağını yanağına yasladı. Bu her zaman yaptığı bir şeydi. Ardından başını hafifçe çevirip yeniden dudaklarını yumuşak yanaklarına dokundurdu.

"Bu nasıl bir çocuk Kerem? Bir dakika ayrı kalamıyorum ben oğlumdan!"

Kerem ceketini üzerine geçirirken eğlenerek cevapladı karısını.

"E babasına çekmiş güzelim, doğal."

Zeynep oğlunu göğsüne yaslarken kaşlarını hafifçe kaldırıp gülümseyerek cevapladı.

"Ona ne şüphe hayatım, ne şüphe! Ne babasından uzak durabiliyorum ne oğlundan ne de kızından."

Kerem net adımlar ile ona vardığında eğilip dudaklarını dudakları ile kavradı ve telaşsızca öptü. Dudaklarını karısından ayırdığında alnını iki kez öptü.

"Sizden uzak duramayan asıl benim! Bir günü bitirmek bazen işkence gibi geliyor, deli oluyorum!"

Zeynep ona alttan alttan yine gülümseyerek baktı ve tatlı tatlı konuştu.

"Bu sinirinin insanlardan çıkmadığını umut ediyorum hayatım, öyle değil mi?"

Kerem onun tatlı yüzünü elleri arasına alırken yüzüne yakınlaşıp cevapladı.

YENİ BİR HAYAT (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now