49) SENİN İÇİN

989 114 2
                                    

Ponçikkalpler selam 🌸

Okurlar arasında üniversiteye adım atacak olan var mı bilmiyorum fakat herkesin gönlünce olsun her şey ❤

O halde iyi okumalar 💜

(Yazım hatası olduysa şimdiden özür dilerim.)

Olanların üzerinden sadece geçen gün gelişen olayı düşünüp duruyordum. Kaçmıştım. Yiğit yanımda tüm samimiyetiyle konuşurken onu dinlemiş sabırla beklemiş ve hatta kalkıp gittiğimde kalbimdeki ince sızıyı hissetmiştim ama yapamadım. Belki dönüp sarsılsaydım her şey bitmiş olabilirdi lakin bitmiyordu. Korkuyordum. Aylardır devam eden kabuslarımdan beni uyandıran ya annem ya Cansu olmuştu. Zayıftım hala da güçlenmeyi bekliyordum. Henüz kendi başıma aldığım karardan emin dahi değildim bunu zamanla daha iyi olacağına inanıyordum. İnancımı hiçbir zaman yitirmemişken gücümün tekrardan geleceğini biliyordum.

Kaç ay olmuştu o olayın üzerine daha tek kelime etmeden kaç kere görmüştüm harap olmuş ailemi. Aylar birbiri ardından geçerken ben sadece evde durmuş her şeyden uzaklaşmıştım. Herkesten. Bir şeyler yapabilirdim artık. Kendime güveniyordum geride bıraktığım o kadar şey varken bunu da yapabilirdim. Yapacak ve daha çok şeyi geride bırakacaktım olması gerektiği gibi.

Şimdi salonda oturmuş aylarca tempolu hayatlarına ara veren anne ve babamı izliyordum bir süredir. Güçlü kalmaya çalışıyorlar ve başarıyorlardı. Artık yanlış bir şey yapmayacağıma emin olduklarından olsa gerek yanlarında olmadığım en az on dakika sonrasında dibimde bitmiyorlardı. Cansu işe başlamıştı ben konuşmuyor olsam da dinlediğimi bildiğinden tüm gelişmeleri sabırla ve istek dolu bir şekilde anlatıyordu. Bense sadece gülümsüyordum. Hayatı rayına oturmuştu. Serkan ile ilişkileri tüm güzelliğiyle devam ediyordu. Bunun verdiği mutluluk Cansu'nun yüzüne de her daim yansıyordu.

Mete son operasyondan sonra iyice hafifletmişti sırtındaki yükü. Yaptıklarından ötürü güzel bir kutlama yapılmış iş arkadaşlarıyla yorgunluklarının acısını çıkarmışlar ardından tam gaz devam etmişlerdi. Onun açısından her şey yolundaydı yine olması gerektiği gibi.

Yiğit ise perişandı. Darmadağındı. Son gördüğümde oldukça zayıflamış ve durgundu ancak bir yerden sonra devam ediyordu. Tüm olanlardan kendini suçluyordu. Ben dahi bunu yapmamışken o tüm kanıya varmıştı. Ucu kendine dokunuyor olsa da bunu yapma diyememiş şimdi olduğu gibi sessizliğime gömülmüştüm. Bir şeyleri eskisinden de güzel hale getirmek benim elimdeydi. Ancak bu suskunluk devam etmeyi bıraktığı zaman olacaktı. Aylar geçmiş olsa da biraz daha güce ihtiyacım vardı.

"Emin misin?" Mutfakta sırtı bana dönük olan Mete telefonla konuşuyordu. Büyük olasılıkla iş ile ilgiliydi. "Evet, doğru biz bu kararı verdik ama bu olanlardan önceydi." Neyden bahsediyordu acaba? "Yiğit!" Sert çıktığında olduğum yerde irkilmiştim. "Doğru düşünemiyorsun kardeşim." Yiğit ne yapmayı planlıyordu ki? "Kimse bunun olmasını istemiyor." Ne oluyordu böyle! "Nerdesin sen?" Neredeydi sahi? "Tamam geliyorum." Telefonu kapatacağını anladığım an uzaklaşmıştım kapıdan.

İçimi dolduran tanıdık mı tanıdık kötü his beni oldukça rahatsız etmişti. Yatağıma geçip Mete'den duyduklarımı zihnimde kaçıncı defa canlandırdım bilmiyorum fakat iyi şeyler olmayacaktı.

Günler sonra hala bir şeyler olmasını beklerken olmamıştı. Yiğit gelip gitmiş ama bir şey olduğuna dair hiçbir durum yoktu ortada. Her ne düşündüyse Mete onu caydırmış olamlıydı ki normal davranıyordu lakin hala durgun hala sessiz ve hala perişandı. Bazen bu halini görmek istemediğimden ya da yine benimle yalnız kalma durumu olabileceğinden kaçısı odamda buluyordum. Doğru muydu bu yaptığım diye sayısız kez kendime sormuş olsam da ne yapacağımı bilmeden ruhsuz ruhsuz devam ediyordum. Ayrıca hayatımın her anında susmak bilmeyen içimdeki ses bu defa hiçbir şey demiyordu. En ufak bir işaret bekliyordum ondan ama yoktu.

Benim UğrumaWhere stories live. Discover now