46) ZORLUK

767 105 0
                                    

SELAMLAR 🌹 son zamanların getirdiği yoğunluk ve gecikmeler için özür dilerim. Sizler de iyisinizdir inşallah. 💚 ponçikkalpler umarım beğenir ve oylarınızı eksik etmezsiniz 🤗

İYİ OKUMALAR 💜

Karanlık, nasıl olur da bu kadar korkutucu olabilirdi? Kimsesiz bir başıma sessizliğin hüküm sürdüğü neresi olduğunu bilmediğim dahası hayat belirtisinin olmadığı bu yer oldukça korkutup bir o kadar da savunmasız hissettiriyordu. Savunmasızlığın asıl nedeni bir sandalyeye sıkıca bağlı oluşum olabilir miydi? Bilmiyorum fakat korkuyordum.

Aldığım darbenin etkisiyle ensemde hissettiğim bariz belirgin olan acının yanında tüm bu olanları aklım almıyordu. Öfkeyle ne yaptığımı bilmez bir şekilde yola çıkan ben, beklemediğim bir tavırı alan yine ben, yıkılmış bir halde nereye gittiğimi bilmediğim karanlık yolda nasıl oldu da bu duruma gelmiştim. En son selektör yakan bir aracın beni durdurduğunu hatırlıyor daha da bir şey hatırlamıyordum.

Burnuma gelen havalanmamış bir odanın yanında getirdiği küf kokusu beni daha da bitkin bir hale getirirken nerede ve niçin olduğunu düşünmekteydim. Kim ve neden? Böylesi bir sessizlikte uzun uzun düşünecek epey zamanım olacak gibiydi çünkü dakikalar geçiyor ve kimse uğramıyordu. Düşündükçe beynim sıkışıyormuş gibi oluyor bir hayli rahatsız ediyordu. Bağıramıyordum. Kirli havadan mı bilinmez sanki boğazıma kızgın yağ dökülmüş ve ben konuşma yetkimi kaybetmiş gibi hissediyordum. Acısı kendini belli ediyor bu durum yüzüme de yansıyordu. Henüz bu olanlara bir anlam yükleyememiş sadece sorguluyordum. Nasıl olabilirdi?

En ufak bir kıpırtı yok. Ses yok. Gözlerimi açmak bile bu durumda zor geliyordu. Nasıl oluyorsa öylesine yorgun güçsüz bir haldeydim ki gerçek anlamda gözlerimi açamaz olmuştum. Her defasında sızmış bir halde buluyordum kendimi ve bu sızdığım sırada biri bana bu şekilde hissetmem için bir şey yapmıyorsa sebebini çözebilecek gibi değildim. Fazlasıyla uyuşuk hissediyordum.

Başım öne eğik, ensemde müthiş bir ağrı da bununla eş zamanlı olarak benimleydi. Gözlerimi açmış odaya bakıp bir şeyler görmeyi beklemiştim lakin her yer karanlıktı sadece. Dipsiz bir kuyuya bakıyor gibiydim. Balki de bir kuyudaydım. Ayaklarımda ayakkabılarım yoktu. Zeminin ıslak oluşu beni ürpertmeye yetmişti. Ürpermek bir yana böylesi bir acımasızlığın kim tarafından yapıldığını daha çok merak eder olmuştum.

Akrep yelkovanı kovalamış, dakikalar, saatler geçmişti. Bunu fark etmemek mümkün değildi. Bedenim uyuşuktu. Sıkıca bağlı olan ellerimi ise hissetmez hale gelmiş üşümeye başlamış olmama da ayrıca yakınıyordum. Üzerimde sadece atletim bana eşlik ederken altımda ince, bol kime ait olduğunu bilmediğim bir pantolon vardı. Beni bu hale getiren hasta ruhlu kişinin ve ona bu yolda yardım edenlerin aklından ne geçiyor bilmesem de hafiften gelen sinirden mi yoksa üşüdüğümden mi bilmem titremeye başlamıştım. Sonrası karanlık.

Anlaşılan o ki yeniden bilincimi kaybetmiştim dahası hala gelen kimse olmamıştı. Su istiyordum. İki damla da olsa boğazıma değip korlanmış yangını söndürmesine o kadar ihtiyacım vardı ki. Her defasında farklı bir şeyler yapmayı denerken bu defa da kıpırdamayı denemiştim fakat başarısızdım. Kıpırdamak bir yana iplere sürtünmekten aşınan vücudum acımaya başlamıştı. Kendimi her zorlamamda yeni bir darbe alır gibi oluyor geçmek bir yana öylece beklemediğim için bir yenisi ekleniyordu.

Bir yük vardı görmediğim omuzlarımda hiç gitmeyen. Müthiş hir toprak kokusu burnuma dolmasıyla küf kokusu hiç olmuş bu durum beni iyi hissettirmişti. Sayıklıyordum kendi halimde. Ne de olsa kimse yoktu. Sessimi duyan da olmayacaktı. O yüzden sayıkladım sadece. Burdan çıkabilecek gibi değildim hele bir başıma hiç ihtimal yoktu. Dipteydim. En dipte. Kuyunun dibiyse eğer kim çekip alabilirdi ki beni?

Benim UğrumaWhere stories live. Discover now