25) CİDDİ Mİ DEĞİL Mİ ?

1.6K 116 8
                                    


Biraz geç geldim ancak bekledigim sayıda bir okumaya gelmesi uzun sürdü diğer ponçikkalpleri de bekletmek istemedim ve geldiim 😍

İyi okumalar :)

Çok değil her şey bir anda oluvermişti. Geriye sadece benim yakarışlarım ve iki deve olan kaykırışlarım devam ediyordu. Ne vardı yani beni de anlayışla karşılamış olsalardı. Olmamıştı. Yapmışlardı yapacaklarını.

"Siz ikiniz! Neden yani neden?" Diye çemkiriyor kendimi halden hale sokarken iki dev sorunlu bir şekilde kahkaha atarak karşımda duruyorlardı. Kendini ilk durdurabilen Yiğit "Ağzını da mı bantlasaydık." Demişti ve kulaklarıma daha şiddetli iki devin kahkahası yer edinmişti. Ah lanet olsun alay konusu yapılacak zaman mıydı? Canım yanmaya başlamıştı.

Onlar karınlarını tutmuş bir vaziyette kahkaha atmaya devam ediyorlardı ki ben kaşlarımı çatmış bir vaziyette onlara bakmaktan ziyada sert bir ses tonuyla "Siz iki küstah beni hemen rahat bırakın!" Demiştim. İkisi de biran durup soluklanırken yüzlerini çemkirmem sonucu buruşturmuşlardı ve bana öylece bakarlarken Mete "Yiğit git koli bandı getir." Demiş olmasıyla kulaklarım sinirden yanmaya başlamıştı bile. Şakanın da bir sınırı vardı öyle değil mi bu ne demek oluyordu böyle.

Sinirim daha da artmaya yüz tutarken "Lanet olsun onu da getir! Ağzımı da kapatın ve rahatlayın!" Kesinlikle bağırmamın etkisiyle boğazım acımaya başlamış ve ben yüzümü dahi buruşturmuştum. Sinirlenmiş ve bulunduğum durumdan sıkılmaya başlamıştım bile. Konuya biraz daha ciddi bir yapıyla giriş yapan Mete "Ne yapalım yani sen kaşındım kardeşim. Şu yaranın haline bir bak sulanmaya yüz tutmuş. Lanet olası merhemi kullanmış olsaydın bu hallere gelmezdin." Demiş ve omuz silkmişti.

Düştüğüm hal içler acısıydı. Ellerimi ve bacaklarımı bağlamışlardı ve ben bir şekilde kıvranıyordum olduğum yerde. Adeta vücuduma sinir dalgaları yayılıyordu sanki. Sürekli bir hareket halinde olup kendimi yıpratmaya bir son verdikten sonra durup öylece karşımdaki devlere baktım. Sinirlenmiş olmam bir kenara bırakırsam ikisinin de yüzü gülüyordu ve bana karşı bir olmuşlardı. Durup sakin bir şekilde ikisine odaklanınca görülmeye değer bir manzara olduğuna karar vermiştim. Öyleydi çünkü şuanda sessizce gülüyorlardı ve ben gözlerimi onlardan alamıyordum. Muhteşemlerdi. Aklıma kendi halim gelince kendime gelmeyi ihmal etmedim. Şöyle bir silkindim ve onlara içinde bulunduğum durum gözlerime ne yansıtıyorsa o şekilde baktım. Aslında onları mutlu görünce kızmayı ertelemiştim. Yani daha sakin bir şekilde bakıyordum.

Yarama gelince evet ilk müdahaleyi geciktirdiğim için sulanmaya başlıyordu. Acısı kullandıkları merhemden dolayı olsa gerek hafiflemiş ve hatta yanan bölge uyuşturmuştu. Mete'nin ilk sürdüğü anı hiçe sayarsak şu anda her şey normaldi. İlacın etkisinden olsa gerek ilk uygulandığı sırada yangı iki katına çıkmıştı ve müthiş bir acıyla inlediğimi fazlada hatırlamak istemiyordum.

Ellerim ve bacaklarım hala bağlı duruyordum lanet olsun her yerim uyuşmuş gibi hissetmem normal miydi? Yerimden kıpırdayıp tam olarak sakin bir ses tonu ile beni serbest bırakmalarını isteyecekken bacağımda hissettiğim titreşim ile telefonumun çaldığını anlamam uzun sürmedi. Sahi o hareketli dakikalarda çalmış mıydı? Hiç bilmiyordum ancak titreşim beni rahatsız etmeye başlamıştı.

"Telefonum çalıyor yardım edin de bakabileyim." Mete ayaklanmış ve yanıma gelmişti. O iri cüssesiyle önce önümde durmuş daha sonra eğilip cebime uzandığı anda tüm ışığım kesilmişti adeta. Adam cüssesiyle beni karanlıkta bırakmayı başarabiliyordu. Ben henüz ışığımın kesilmesini kendi çapımda düşünürken Mete doğrulmuş ve etrafım anında aydınlanmıştı. Kimin aradığını merak ettiğimden Mete'yi odağım haline getirmiştim. Kaşları çatılmış ve katı bir ses tonuyla "İsim yok." Demişti.

Benim UğrumaWhere stories live. Discover now