13) SPAYDİ

3.5K 173 18
                                    

Destek çok az geliyor ve bu modumu düşürüyor ☹ Elbette öyle de böyle de yazmaya devam edecem ancak lütfen desteklerinizi eksik etmeyinizz 😁

İyi okumalar 💫

Oluşan büyük sessizliğin ardından Yiğit'in verdiği cavabı üzerine duyduklarım karşısında kendime gelmeye çalışıyordum. Duyduklarımı idrak edememiştim bir türlü ve kısa süreli sessizliğin ardından

"Ne mi? Nasıl mı? Dalga geçiyor olmalısın. Mantıklı bir açıklaman olmalı." Sesimdeki şaşkınlık ve sitemi kesinlikle fark etmiş olmalıydı. Sıkılmıştım artık. Sürekli ani bir davranışa maruz kalmaktan, ordan oraya çekiştirilmekten bir yerlerde kıstırılmaktan ciddi anlmada sıkılmıştım. Böyle olmamalıydı. Buna bir son vermeliydi. İçimdeki sitememi bitirmemi sağlayan Yiğit olmuştu.

"Elif, sendeki ben tam bir şerefsiz tam bir aşağlık herifin teki değil mi?" Diyen Yiğit'in gözlerinde anlam veremediğim acı ve hüzün vardı. Ben sadece anlam vermeye çalışırken bir yandan sessiz kalmayı tercih etmiştim. O ise konuşmasına devam etti

"Sen beni sürekli bu şekilde görmeye devam edeceksin değil mi?" Bu sefer gözlerinde olanlar sesine yansımıştı. Az önce öfkeli olmasının aksine kırgınlık vardı üzerinde anlam veremediğim bir kırgınlık. Duygu karmaşası yaşıyordu sanki az önceki olanla şimdiki olanı birbirinden çok farklıydı.

Ben ise hala sessizdim. Başımı önüme eğmiş yüzüne bakmıyordum. Ta ki Yiğit'in ayakkabılarıyla bakışana kadar. Ayakkabılar ile bakışmamı kısa kesip eğik olan başımı yavaşça kaldırmış Yiğit ile göz göze gelmiştim.

Bakışlarını okuyamıyordum. Daha önce baktıklarından çok farklı bakıyordu. Hala anlam veremiyordum ve ne düşündüğünü ne hissettiğini kavramış değildim. Beni şaşırtanlardan bir başkası ise şuan da olan bakışları beni rahatsız etmiyordu. Şaşkınlığım her geçen dakika artıyordu ve artmasını sağlayan Yiğit'ten başkası değildi. Çünkü kısa süren bakışmamızın ardından

"Her şeyi unut Elif, Sana verdiğim o notu, notta yazılanlatı unut, lanet olasıca o günü unut" Her anı birbirinden farklı olan Yiğit kesinlikle şaşırtıyordu beni. Sesindeki istek kendini o kadar belli ediyordu ki. O günü yaşanmamış kabul etmek istediği belliydi. Unutmamı istiyordu. Oysa ben geride bıraktığım günlerde unutmaya çalışıyordum zaten. Unutmama engel olan yine kendisiydi.

Unutmamı istiyordu fakat bana o günü anımsatacak bakışlarını benden uzak tutsa o günü hatırlatacak olan gülüşünü benden uzaklaştırsa ben unuturdum zaten. O bakışların aksine şuan da olan doştça yaklaşımını bana her zaman sunsa aklıma dahi gelmezdi ki. Ben kendimi her zaman olduğu gibi düşüncelere kaptırmış giderken Yiğit

"Bana nefretle bakma Elif, söz veriyorum sadece meslektaşın olarak devam edeceğim" Sesindeki ve gözlerindeki olan hüzünde kaybolduğumu hissettim biran. Yiğit sorar gözlerle bakıyordu. Cevap bekliyordu benden. Unutmalıydım artık fazla büyüttüm sanırım. Hem daha kötülerini yaşamadım mı ben? Daha kötüleri çıkmadı mı karşıma?

Bir şey söylememiş fakat kafamı olumlu anlamda oynatmıştım. Bir nevi gözlerimle cevabımı vermiştim. Saatlerdir hüzünlü bakışının ardından ilk defa bi ışıltı oluşmuştu. Yüzündeki gülümseme ortaya çıkmıştı ve "Teşekkür ederim" demeyi ihmal etmemişti. Sesine anında yansıyan sevinç beni de mutlu etmişti. Olanlar sadece beni değil onu da etkilemişti. O da kötü hissetmişti demek ki. Sanırım bugünden sonra o gün olmamış olacaktı. Hem benim hemde onun için. Olması gereken buydu.

Okula dönüyorduk artık. İkimizde tek kelime etmeden yürüyorduk. Halbuki ne durumda gelmiştik. Hep böyle değil midir? En azından benim hayatımda böyle oluyor. Bugün de olduğu gibi. Okula vardığımızda çıkış zilini dahi kaçırdığımzı anladık. Bütün gün okulda olmadığımız için Yiğit müdür bey ile konuşmak için yanımdan ayrılmıştı. Bense eşyalarımı almak için öğretmenler odasına yol almıştım.

Benim UğrumaWhere stories live. Discover now