28) YETERLİ BİR SEBEP

1.5K 118 18
                                    


Uuhuu! Yavaş yavaşta olsa artıyoruz ve bu gerçekten mutlu edici.  💛

İYİ OKUMALAR 💛

Her yer beyazdı. Hiç kimse yok en ufak bir ses, kıpırtı hiçbir şey yoktu. Beyaz bir platformda sadece ben varım ve öylece etrafıma bakınıyordum. Haraketlerim hızlanmış daha seri bir şekilde ordan oraya gidip herhangi bir şey bulmaya çalışıyordum.

Beyazlık hiç bitmiyor başka renk ise yer almıyordu. Koşmaya başlamıştım ancak bu pek işe yaramamıştı. Değişmeyen tek şey beyazdı. Umutsuzluk tüm bedenimi sarıp sarmalarken bulunduğum yere öylece çöktüm. Bacaklarımı kendime çekip ellerimi saçlarıma daldırdım. Ritmik hareketlerle gel git yapmaya başlamıştım. Ne kadar süredir buradaydım bilmiyorum ancak tamamen omuzlarım çökmüş ve sayıklamaya başlamıştım.

Ne sayıkladığıma dair hiçbir fikrim yoktu çünkü kendi sesimi duyamıyordum. Ne düşündüğümü dahası ağzımdan hangi sözcükler dökülüyor bilmiyordum.

Oturdum. Gel gitlere devam ettim. Sayıkladım ancak sesimi duyamadım.

Tamamen yalnızdım. Kimse yoktu. Vazgeçmiştim. Buradan çıkamayacaktım. Öylece durdum.

Günlerce su içmemiştim sanki. Git gide güçsüzleşmiştim. Sayıklıyordum ama şimdiye bakınca ağzımı açacak gücü bulamıyordum. Oturduğum yerden kendimi öne kaydırdım ve sırtımı zemin ile buluşturdum. Dimdik yukarı baktığımda ise beyaza nazaran siyahla karşılaşmayı beklemiyordum.

Hep burada mı kalacaktım yani. Gizli bi kapı da mı yoktu? Sandığım kadar küçük bir yer değildi belki de çıkışı vardı. Evet nasıl girdiğimi bilmediğim bir yerin çıkışını arıyordum. Aptaldım. Nasıl bulacaktım?

Çaresiz. Kimsesiz. Öyle bir başına kalmak ne kadar kötüydü. Tüm enerjim gitmişti. Hareket dahi edemiyordum artık. Nefes alıp veriyor olduğumdan dolayı inip kalkan göğüs kısmım ve ard arda tamamen kapanmaması için direndiğim göz kapaklarım dışında hareketli bölgem kalmamıştı. Tamamen bitmiş hissediyordum.

Daha ne kadar böyle devam edecekti? Görmediğim bir baskı vardı sanki üzerimde. Bir kasvet çökmüştü etrafa beyazlık yok oluyor griye dönüyordu. Bu nasıl anlatılabilirdi ki? Boğuluyordum adeta.

Bitti. Gözlerim kapandı. Nefes alışverişimin son demleriydi. Bu kasvetli havayı içime çekmeye çalışırken dahi canım acıyordu. Ilık bir hava vardı ancak bir anda sıcaklık artmıştı. Bu nasıl bir yerdi böyle çıkışı yoktu tamam ama iyi bir getirisi de yoktu. Aksine her geçen saniye hayatımdan çalıyordu ve benim elimden bir şey gelmiyordu.

Aniden bir şey oldu. Burada olduğum süre zarfında ilk olan şey bir koku. Bu koku tanıdık. Pozisyonum hiçbir şekilde değişmezken koku burnumu talan etmiş beyin hücrelerimi ayaklandırmış dahası sıcaklıktan kavrulan bedenimi bir anda rahatlatmıştı.

Kimindi bu koku, nerden geliyordu? Ben henüz kokunun etkisindeyken ilkin birde ikincisi gerçekleşmişti. Bir ses. Bu ses nasıl olurda yıkılmış olan bedenime bir anda iyi gelmeye başlamıştı? Çok değil iki saniye önce felç geçiren bir hastadan farkım yoktu gerçek şu ki hala bir fark yoktu. Ama gelen ses iyi hissetmemi sağlamıştı.

"Elif"

Sadece bu. Bir kelime beni bu kadar iyi hissettirmişti. Kulaklarım neden bilinmez yanmaya başlamıştı. Sanki tekrardan o sesi duymak için yanıp tutuşuyordu. Sanki tekrar duyarsa yelkenler suya inecek ve kulaklarımda olan ateş sönecekti. Şu anda dilim birkaç yudum suya ne kadar muhtaçsa kulaklarımda az önce gelen sese o kadar muhtaçtı.

Gelmişti. Ses. Tekrardan duymuştu kulaklarım. Vücudumdaki bu ani değişiklik bu sesten dolayıysa eğer sesin sahibi susmamalı benimle sürekli konuşmalıydı. Ben konuşamıyor olsam dahi o kişiyi yalnızca dinlemeye razıydım.

Benim UğrumaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin