38) KABUS MU?

762 111 4
                                    

Selaamm Ponçiklapleer. Ben gelDim. Bu sıralar olabildiğince erkenden erkenden sizlerle buluşuyorum. Ne kadar da güzel :)
Beğenmeniz ve tıktık yapmanız dileğiyle ...
İyi Okumalar

Beklemek ne kadar da zor bir eylemdi. Hayatımızın yarısı neredeyse bekleyerek geçiyordu. En ufak şeyden en ağır şeye kadar bekliyordu insan. Bunun için sabırlı olmakta çok önemli bir roldü.

Çocuksun büyümeyi beklersin. Yaran var iyileşmeyi beklersin ve hatta gün gelir sabırla ölmeyi beklersin. Ah şu beklemek... Saatlerdir bekliyorduk bu odada Cansu'nun uyanmasını. Uyanmıyordu. Ben o kadar sabırlı olamıyor dahası rolümü de iyi yapamıyordum. Sadece beklemekle de olmuyordu.

Elimden bir şeylerin gelmiyor olması da ayrıca canımı sıkıyordu. Bu sırada kafamı dağıtmak adına Mete'ye döndüm ve bir süredir merak ettiğim soruyu sordum. "Nasıl öğrendin. Cansu'nun yerini, Ceren'i?" Kor gibi sessizliğin ateşine hortumla su tutmuştum adeta. Mete sıkıntılı bir nefes içine çekti ve hiç uzatmaya niyeti yoktu.

"Kerem." Dedi. O kimdi? "Kerem?" Kimden bahsettiğini anlamamıştım. Ellerini saçlarına daldırıp daha da dağılmasına sebep olduktan sonra "Bizim Kerem." Demişti. O ne alakaydı? Hem Allah aşkına o neredeydi ki? Bunları nasıl olurda bilebilirdi. "Nasıl? O ne alaka?" Mete'yi dikkatli bir şekilde inceliyordum yüzündeki gerginlik artıyor ve alnındaki damar belirginleşmeye başlıyordu. Sinirleniyor muydu o?

"Bilmediğiniz iki şey kaldı." Bize bakmıyordu ellerini birbirine sert bir şekilde birbirine kenetlemiş öylece yere bakıyordu. Yiğitte bulunduğu yerde hareketlenmişti. O da meraklanmıştı. Yüzünden belli oluyordu. "Nedir onlar?" Sakin bir şekilde soran Yiğitti. Bu gün daha ne öğrenebilirdik diye düşünürken sadece Mete'ye odaklanmıştım.

"Cerene yardım eden kişi Kerem şerefsizinden başkası değilmiş. Bize yakın olduğu kadar Ceren'e de bir hayli yakınmış." Duyduklarımla kanım çekilirken öğrenmem gerekenin bu kadar olmadığını bildiğimden Mete'nin devam etmesini bekledim. "Diğer bir bilmeniz gereken de Kerem Ceren'in dolayısıyla Cansu'nun kuzeni." İşte bu bardağı taşıran son damla olmuştu. Bu ne demekti. Yıllarca nasıl olur da bizi bu şekilde kandırabilirdi? Kerem nasıl olurda böylesi bir ruh hastasının dediklerini yapar ve kuzeninin dibine kadar gelip yabancıdan farksız olabilirdi?

O halde Cansu ondan hoşlandığı sırada Kerem onu bilinçsiz üzüyor sanırken tüm o olanlarda aslında Cansu'yu üzmek için yapılan hamlelerden sadece biriydi. Belki de Cansu'nun ondan hoşlanması onlara altın tepsiyle sunulan bir fırsattı. Ah Kerem aşağılık herif! Peki, ne olmuştu da fikrini değiştirip her şeyi Mete'ye anlatmaya karar vermişti? Neredeydi en önemlisi de oydu. Tabi o kadar şeyden sonra burada olacak hali yoktu ya.

"Heey!" beklenmeyen kişi konuştuğu sırada hepimiz ateşe düşmüş gibi irkilmiştik. Cansu uyanmıştı yüzünden bilinmezliklerin zirvesi yaşanırken o sadece meraklı ve bir nebze sinirli bir şekilde bize bakıyordu. Yüzü o kadar solgun ve içe çökmüştü ki sanki karşımda duran o değil de bir başkasıydı.

"Tepemde neyden bahsediyordunuz siz. Bir uyutmadınız. Kim kimin neyi?" Lanet olsun en olmadık zamanda uyanmak tam olarak bu olsa gerekti. Hem Cansu bir uyutmadınız mı demişti oysa günlerdir uyuyordu. Bunun gerçekliği kalbimde ince bir sızıya sebep olurken dolan gezlerimle ona bakıyordum.

"Ne oluyor size tepki versenize!" Tamamen hazırlıksız yakalanmış olmamızın getirdiği donukluk hepimizi sarıp sarmalamıştı. Ne diyecektik. Şahsen ben tepki veremiyordum bile. "Hem biz neden hastanedeyiz? Ben, ben en son..." Hatırlamıyordu. Yüzünden belli olduğu üzere kendini zorluyordu ve o kadar uykunun etkisiyle başı ağrıyordu bu nedenle yüzünü buruşturmuşu. Ellerini ise şakaklarına götürüp sadece ovalamaya başlamıştı.

Benim UğrumaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin