34) BEKLEYİŞ

882 103 7
                                    

PonçikKalpler bölüm hazırdı fakat program hata verdiğinden bir türlü paylaşamadım sonunda oldu. 😁

Umarım beğenirsinizz...

Desteklerinizi bol bool görmem dileğiylee iyi okumalaar 😗

"O kişi Cansu değil. Her şeyi anlatacağım Yiğitle kal."

Yaşım henüz yirmi üç. Ancak görüp göreceğimin en beterini yaşamış ve yaşamaya devam ediyordum. Hayatımdaki olaylar o kadar tezat o kadar sarpasarıyordu ki ben bu hıza uyum sağlayacak kadar kendimi yetiştirememiştim. Her defasında bu bir tecrübe diyerek kendimi avutup yoluma devam edip daha beteri olmaması adına dualar eden ben. Sonraki günlerde daha daha beterini görmüştüm ancak hala bir dirayet kazanamamıştım. Kolay mıydı gerçekten bu olanları bir çırpıda silmek? Kolay mıydı 'Evet bitti' deyince bitirmek? Değildi. Olmuyordu ve olmayacaktı. Bu bir başkası için belki de mümkündü lakin kişi ben olunca durum sanıldığından imkansıza doğru yol alıyordu.

Her zaman düşünüp durdum. Bu olaylar neden benim başıma geliyordu? Neden bir gün mutluysam beş gün ağlıyordum. Her şey fazlasıyla yolunda sanıyorken aslında hiçbir şeyin yolunda olmayışı bana sunulan en büyük sınav mıydı? Ben henüz bunu anlamamış ve kabullenememiştim.

Yine ve yine kendimde olup bitenleri sorgulamış ve bir çıkış yolu bulamamıştım.
Geçen dakikalar ardından mantıklı düşünmeye son vermiş delice kahkaha atmak ve haykırmak istiyordum. Bir şeyleri kırmak paramparça etmek ve soluksuz kalana kadar devam etmek. Neydi bu olanlar?

Ne demek Cansu değil?

Bu nasıl bir şaka?

Mete bunu neye dayanarak söylemişti hiç bilmiyorum ancak tek kelime etmeden yüzüme telefonu kapatmış ve beni saatlerdir beklemeye ve bunları düşünmeme sebep olmuştu. Neyi vardı bu adamın?

Tekrar tekrar düşündüm Mete'nin son dediklerini ancak her zamanki gibi bir çıkar yol bulamadım. Cansu değil dedi! Cansu değilse kim? Hiç bıkmadan Mete gelene kadar her şeyi en baştan düşündüm durdum.

Nasıl nasıl nasıl?

Yerimde duramaz olmuştum. Sürekli bir hareket etme isteği var olmuştu ve oturduğum koltukta bana sanki bir şeyler batmaya başlamıştı. Sürekli kıpırdanmak yerine kalkıp evi turlamaya başlamıştım. Yiğit ne yapacağını bilmez bir şekilde beni izlemiş ve bana nazaran bir hayli soğuk kanlı ve sabırla Meteyi beklemeye koyulmuştu. Ondaki sabır ondaki soğuk kanlılık bende olmalıydı.

Mutfaktan sıkılıp kendi odama ordan bunalıp banyoya ordanda darlanıp son olarak balkona çıkmış ve serin havayı hissetmeye koyulup derin derin nefesler almaya başlamıştım. Kendimi bulmaya çalışıyordum ancak yoktu. Önündeki sessiz geceye öylece bakıp bekledim. Arkamda hissettiğim varlığa rağmen dönüp bakmadım. Yanıma geldiğinde ise Yiğit olduğunu anladım. Zaten Cansu'nun gözleri önünde ölsem kılını kıpırdatmayacak biri olmuştu. Onun neyi vardı onu da çözememiştim. Ancak bu ani değişimiyle bu kişi Cansu değil diyemiyordum. Bunu nasıl diyebilirdim?

"Şaka yapıyor olmalı sadece şaka. Saatlerdir düşünüyorum ve oluru yok." Sesim düz ve şakadan başka bir şey olmadığına emin bir şekilde çıkıyordu. Yiğit derin bir nefes içine çekip bıraktıktan sonra konuşmaya başladı.

"Olmayabilir." Hızlı bir şekilde göz teması kurup nasıl olmayabilir dercesine baktım.
Kısa bir soluğun ardından bana döndü. "Nasıl olur da bir insan bu kadar değişebilir?" Sebebi sadece bu muydu yani! "Ne şimdi bu değişkenliğinden dolayı o kişi Cansu değil de bir başkası mı?" Yiğit o kadar kararlı duruyordu ki karanlık geceye çevirdi bakışlarını.

Benim UğrumaWhere stories live. Discover now