35) SIR PERDESİ

835 102 6
                                    

Eveett selam olsun ponçikkalpler. Ben geldim. Umarım beğenirsiniz ancak bir şey söylemek isterim ki oylamalar çok az. Lütfeen minicik desteği eksik etmeyin 🤗

İyi Okumalaar 💙

"Size kendimi henüz tanıtmadım öyle değil mi?"

Ardından gelen koskaca bir sırıtış...

Davranışlarından bir saniye olsun ara vermeden devam ederken yüzündeki o sinir bozucu sırıtışa bir türlü son vermemişti. merakla ağzından çıkacakları beklerken o bizi oyalamak için elinden geleni yapıyor dikkatleri farklı şeylere çekiyordu. Benimse aklımdaki soru işaretleri her geçen zaman dilimin durmak bir yana katlanıyordu. Ne düşünürsem düşüneyim mantıklı gelen tek cevap bir ikiz kardeşti. Ancak derdi neydi de bizi bu şekilde kandırıyordu. Derdi neydi de hayatımıza bu şekilde sızmayı seçmişti. Tüm cevaplar ondaydı ve o da konuşmuyordu. Bu şekilde sinirimi bozmaktan başka bir halta yaramıyordu.

Ortam o kadar gergindi ki elimden hiçbir şeyin gelmiyor olması beni daha da sinirlendiriyordu. Ben, şu karşı ki dağları kendisinin yarattığını zanneden bakışlara sahip mendebur kişiye öylece sinirli bir şekilde bakmaya devam ederken olduğum yerde durmak zor geliyordu.

"Kes sesini ve anlatmaya başla!" sessiz kalamayan Meteydi. Dişlerinin arasından hırlarcasına konuşmuştu. Ukala tavırlarına son vermek bir yana durdun her defasında bakışlarındaki anlam değişiyordu. Ne düşündüğü belli olmayan kişi benimle göz teması kurdu.

"Ben Ceren. tahminleriniz üzerine Cansu'nun ikizi." Bir ilerleme kaydetmeyi umduğum vakit tavırları değişiyor başka bir konudan bahsetmeye başlıyordu. Daha fazla dayanamaz bir şekilde stresten ellerim titremeye başlamıştı. Yiğit ellerimi elleri arasına alırken ben karşımdakine odaklanmıştım sadece.

"Sizler gibi canınız arkadaşınız da benden bir haber." Buna en ufak bir şüphemiz yoktu. "Yıllar öncesine mi döneyim yoksa son birkaç ay yeterli olur mu sizin için?" Aniden gelen soruyla hiç düşünmeden sert bir şekilde konuştum. "En baştan, eksiksiz!" Daha fazla sabrımın kalmadığını hissediyordum. "Ahh! Peki peki başlıyorum."
Hala ağzını yayvan bir şekilde kullanmaya devam ederken benim de o ağzına çarpma isteğim gittikçe artıyordu.

"Henüz beş yaşındayken benim ısrarlarım doğrultusunda çok sevdiğimiz ailemizle pikniğe gidiyorduk. O, çok sevdiğiniz arkadaşınızın sürekli ben edaları ve anneme sarılıp onun kolları arasında yolculuğa devam etmeleri ve sürücü koltuğundaki babamın da tüm ilgisini üzerine çekmesi üzerine Cansu'nun arka koltuğa geçmesini beklemiş o geçtikten sonra da ufak çaplı bir kavga başlatmıştım." Lanet olası henüz beş yaşında fakat kıskançlığını unutmuyor.

"Bana kınayan bakışlarla bakmayı kesin! ben de o ailenin bir üyesiydim fakat Cansu tek evlatları gibi davranıyorlardı." Ve sen de o küçük yaşta bu şekilde düşünecek kadar kötüsün. "Hırçın bir yapım vardı evet ve her ne olursa olsun kaç yaşımızda olursak olalım her şekilde Cansu'yu alt edebilirdim. Çünkü o benim aksime fazla pısırık ve iyi kalpliydi. Bu yüzden Cansu bana her defasında yenilir karşılık dahi veremezdi." Marifet miydi yani!

"Her neyse arabada kavga diyordum. Minik Cansu henüz ben daha kavga başlatmadan tekrar annemin kucağında yerini almış sürekli bir muhabbet halindeydi daha fazla onları izlemek istemediğime karar verip Cansu'ya sert bir şekilde atılmış saçlarından yakalamıştım. Ancak minik Cansu kaçışı annemin kollarından araba sürmekte olan babamın kollarında bulunca olanlar oldu. Pat küt ve kaza. Tabi canları pahasına Cansuya siper olup hayatlarını hiçe saydıkları o gün hiçbir zaman aklımdan çıkmamıştı. Bense arka tarafta savrulurken. Merak etmeyin annemiz ve babamız biricik kızlarını hafif çiziklerle hayatta tutmayı başarmışlardı ancak ben arka koltukta savrulup kolumu koltukların arasına sıkıştırmaktan kendimi kurtaramamıştım. Vee..." Diyerek susmuş oldukça alaylı bir şekilde bakıyordu yüzümüze.

Benim UğrumaWhere stories live. Discover now