27) BİZİ BIRAKMAYACAK

1.8K 103 7
                                    

Sıkıntılı bölümler geliyor demiştim 🙃beğenmenizi umuyor ve sizi bölümle baş başa bırakıyorum 😍

İyi Okumalar 💙

İyi olan her şeyin bir sonu var mıydı gerçekten? Sonsuz olamaz ve her defasında yarım kalmış mı olmalıydı? Dahası her son her defasında kötü mü olmalıydı? Olmuştu. Bu günü güzel hatırlayacağımı düşünerek çok fazla hayal kurmuştum anlaşılan. Hayal kurmak ve mutlu olmak bana fazlaydı işte. Arsız bir şekilde her defasında aynı şeyi yapıyordum ve sonuç hiç olmadığı kadar hüsrandı.

Duvarda gördüklerimiz Yiğit ile beni hayretler içerisine düşürürken aklımda bir dolu düşünce cirit atar olmuştu. Geri döndüm. Bu ne demek oluyordu? Kimdi, neyin nesiydi? Binbir türlü sert bir şekilde lanetler okurken arkadan gelen kırılma ve bunun getirdiği büyük bir gürültünün ne olduğunu bilmeden hızlı bir şekilde sesin geldiği tarafa yönelmiştik.

İstemsiz bir şekilde ağzımızdan çıkan şaşkınlık nidaları eşliğinde iki üç adım ilerimizde yerde yarı baygın bir Elif görmüş olmamız. Kısa sürede kendimizi toparlamış ve hızlı bir şekilde Elif'in yanında yerimizi almıştık. Lanet olsun titriyordu şoka giriyordu büyük ihtimalle. Ne yapmam gerekiyor bilmiyordum bizi duyabilirdi yarı baygındı yani öyle olmalıydı. Yiğit koşar adımlarla yanımdan uzaklaşırken ben Elif ile konuşma girişimindeydim. Küçük bedeni kollarım arasında her geçen saniye şiddetini artırmış bir şekildeydi bende korkmaya başlamıştım. Ne oluyordu ona?

Elif'in durumu ilerlemiş ve bizde hızlı bir şekilde hastane yolunu tutmuştuk. Yiğit gaza köklenirken ben Elif ile konuşmaya çalışıyordum. Her defasında bir sonuç alamaz olmuştum bu bizi daha da korkutmuş olsada elimizden bir şey gelmediği gerçeğini değiştiriyordu. Minik bedeni kollarım arasında titriyordu ve elimden hiçbir halt gelmiyordu. Şimdi ise Elif'i aldıkları odadan çıkacak herhangi birini bekliyorduk. Hızlı adımlarla girenler oluyor ancak çıkan kimse olmuyordu. İkimizde odanın önünde volta atıyor sesli nefesler veriyorduk.

"O ne demek oluyor?" Diyen Yiğit'e ilk başta donuk bakışlar ile bakmıştım. Lanet olsun bende bilmiyordum. Belki Elif de bilmiyordu. Uzun süredir başımıza bela gelmiyordu. Rahatsız edende yoktu. Vardı ya da ben mi bilmiyordum? Bu konu öylece askıya alınacak basit bir şey değildi. Beynim düşünceler sayesinde delinmek üzereydi ve ben sessiz ve donuk bir şekilde Yiğit'e bakıyordum.

"Bilmiyorum lanet olsun! Bilmiyorum. O fotoğraflar hepsi habersiz. Benim yanımdayken her defasında seninleyken dahi olan fotoğraflar ve daha kötüsü birkaç ay öncesine dayanan fotoğraflar var. Anne ve babası aylar öncesinde buradaydı ve onlarla olan fotoğraflarda vardı. Kimse eğer uzun süredir takip ediyormuş." Yiğit'in gözlerinde oluşan anlam vermediğim bakışı beni endişelendirmeye yetmişti.

"Böyle olmamalı bir şeyler yapmamız gerekiyor. Sen polissin Mete." Doğru söylüyordu ancak haberi yoktu. O bize kahve almaya giderken ben teşkilatı haberdar etmiş geniş çaplı araştırma başlatmıştım bile. Yiğit'e söylemeyecek kadar kafam uçmuştu işte. Alnıma vurarak "Söylemedim sana ancak herkesi haberdar ettim. Şu anda ilgileniyorlar. Bende birazdan yanlarına gideceğim." Yiğit olumlu yönde başını aşağı yukarı hareket ettirirken. Bende sert bir şekilde oturmuş ve başımı iki elim arasına alıp gözlerimi kapatmıştım.

〰️〰️〰️〰️〰️

Neden her şey üst üste gelmeliydi? Bu bir zorunluluk olması gereken hayati bir gerekçe miydi? Şu anda olayın merkezindeydim. Bu fotoğraflar. Bu yazı. Tamamlanmayan eksik kalan bir şeyler vardı.

"Mete? Mete!" Aniden adımı duymuş olmamla irkilmiş ve bas bas bağıran Serkan'a sert bakışlar eşliğinde "Ne oldu Serkan bir gelişme mi var?" Demiştim. Serkan sıkıntılı bir nefes vermiş ve kafasını olumsuz yönde hareket ettirmişti.

Benim UğrumaWhere stories live. Discover now