Duygularla Yüzleşme◑

En başından başla
                                    

"Bakıyorum çok eminsin!" dedim huysuzca.

"Eminim çünkü klasik bir Nizar kuralıdır. Önchin soyisminden kurtulmak adına piçler veya kimsesizler soylu insanların kalplerini çalmaya çalışırlar. Talayer ise bunu fazlasıyla başarmışa benziyor."

"Talayer'in böyle bir amacı yok!"

"Buna çok emin gözüküyorsun. Talayer'in hayatında birisi yok diye duydum ve bu durumda ona karışacak birisi var mı?" dedi ve Talayer'e baktım. Talayer'in hayatında birisi yoktu, ona karışacak birisi yoktu. Ben neydim ki? Bir hiç olabilirdim. Aynı görüşlere sahip birisiydim sadece. Onun gibi bu dünyada adaleti arıyor ve adalet için savaşıyordum.

"Yok." dedim kısık bir sesle.

"Bunu biliyor olman güzel. Böylece herkes kendi yolunda ilerleyebilir. Bırak herkes kendisi için iyi olanla olsun."

"Prens, sizin hayatınızda birisi var mı? Bakıyorum çevrenizdekilerle çok ilgilisiniz." dedim ve güldü.

"Göçebe bir adam olduğum için olmadı."

"Ne zamandan beri göçebesiniz?"

"14 yaşımdan beri diyebilirim. Babamın yanında ayrıldım ve Daichin gezginlerine katıldım. Kısa sürede birçok yer gezdim ama asla Smeryn'den  kopmadım."

"Çok hoş!" diye mırıldandım.

"Benim amacım adaleti aramaktı, adaleti sağlamaktı. Adil olmayan bir düzende yaşıyoruz. Soylular soyluluklarını ezmek için kullanıyor, halk ise sefil bir halde. Nizar şanslı ama diğer ülkelerin hali kötü. Larastka ise kendi zenginliğinde boğuluyor."

 "Kuzeye gittiniz mi?" dedim merakla ve güldü.

"Evet, gittim. İnanın bana, kibirleri yaşadıkları şehirlerden daha soğuk. Kendilerini kusursuz sanıyorlar. Birilerinin bu insanlara ders vermesini isterdim."

"Günümüzde insanlar doğruları konuştuğu için cezalandırılıyor. Yönetenlerin acımasızlığıyla karşılaşıyor. Bu olunca diğerleri susmak zorunda kalıyor ve boyun eğiyor."

"Fakat zaman için adaletsizlikler büyüyünce boyun eğenler mırıldanmaya başlıyor ve bu mırıldanmalar büyüyüp, bağrışa dönüşüyor. Bu görülmezse, duyulmazsa iktidar sahiplerinin sonu geliyor."

"Benim bu hayatta amacım adaletsizliğe kılıç olmak, Prens. Zulme ve haksızlığa son vermek. Bu yüzden yapamayacağım bir şey yok." dedim ve Karran güldü.

"Hoşuma gidiyorsun, Ayashri. Daichin ruhuna savaşma nefesini üflemiş."

"Bana sorarsanız, bu abartılacak bir şey değil." dedim ve Naita geldik diye bağırmıştı.

Geldiğimiz yer büyük bir kamptı. Çadırlar her yerdeydi. Atlar çitler ardında serbestlerdi ve bizler de kendi atlarımızı buraya bırakmıştık. Talayer'in bana verdiği kılıcı ise almayı unutmamıştım. Başımıza ne geleceği belli olmazdı ve buradan hoşlanmamıştım. Talayer'in anlattıkları da hoşuma gitmemişti. Burayı gözlemlemek için gelmiştim. Buradaki insanların bir çoğu ailesini geçindirmek için canlarını riske atıyorlardı. Kimileri ise zorla getirilmişti. Göründüğü gibi değillerdi. Böyle bir durumda benim için savaşmaları zordu ve benim başka bir şey bulmam lazımdı.

Atları bıraktıktan sonra toprak yolda ilerlerken rüzgar esmiş, gözüme toprak kaçmıştı. Yürüdükçe dövüşen askerleri görüyorduk. Eğitiliyorlardı. Kimileri hırsla dövüşürken kimileri ise oldukça mutsuzdu. Dövüşmeye razı olmayanın sırtına ise sopa iniyordu. Bu çok acımasızcaydı.

Sonunda büyük bir çadırın önüne gelmiştik. Naita hepimize tek tek baktı. En son ise gözleri bende kalmıştı. Sürmeli gözleri bana karşı soğuktu ve bana güvenmediğini belli ediyordu. Hoş, ben de şu an Naita'nın bizi getirdiği bu yere güvenmiyordum. Kılıcımın sapını tutuyordum ve tetikte duruyordum.

Kurtların DansıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin