54. bölüm

5K 370 56
                                    

"Sana nasıl yemek yenilir öğretmediler mi?"

"Hayır." Net cevabım karşısında kafasını kaldırıp bana baktı kısa bir süre. Sonra tekrar yere döktüğüm mantıları toplamaya başladı.

"Bari sen sil," dediğinde dilimi şaklatıp sırıttım. "Misafirim ben unuttun mu?"

"Haşa."

Bu aralar çok fazla takılır olmuştuk. Yani, sadece uyurken evlerimize gidiyorduk. Bazen diğerleri de geliyordu ama bu aralar hava soğuk olduğundan gelemiyorlardı. Gerçekten, siyasetçilef artık havaların neden bu kadar soğuk olduğunu tartışmalıydı.

"Git artık evine," dedi ve koltuğa uzattığım bacağımı tutup çekiştirmeye başladı. Allahtan koltuğun başlığına tutunup direniyordum. Yapmasam yeri boylamıştım çoktan.

"Bırak beni ya! Gitmiyorum ya banane! Bende televizyon yok!" dememle duraksayıp bacağımı çekiştirmeyi kesti. "Hayır var."

"Kim demiş?" Kaşlarımı havaya kaldırıp sorgulayıcı bakışlarımı üzerine diktim. "Yanlış görmüşsün sen. Benim evde televizyon yok."

Kafasını salladığında inandığını düşünmüştüm, ta ki kafama vurup tekrar bacağımı tutana kadar.

"Çocuk mu kandırıyorsun?" diye sorduğunda gülerek "Evet!" diye bağırdım. Refleks olarak ellerimi yumruk yapıp havaya kaldırmıştım.

Kızgın bakışlarını yüzünden ayırmazken, kedi bakışlarım karşısında direncini yitirmiş ve üzerime uzanıp kollarını belime sarmış, kafasını da boynuma gömmüştü. Romantik ve beni heyecanlandıran bir pozisyon olmasının yanında, eziliyordum! Ağır! Bayağı bir ağır hem de!

"Yer mi değiştirsek?" Nefes alamamaktan dolayı tuhaf çıkan sesime karşılık kenara kayarak yerlerimizi değiştirmişti. Evet, dünya böyle daha güzel.

"Oh be," deyip derin bir nefes verdim dışarıya. "O kadar mı ağırım?" diye sorduğunda "İrisin," diye cevap verdim. Sanırım ailesi yememiş içmemiş sulamıştı sürekli Emir'i.

"Ne fark ediyor?" Yavaşça kafasına vurup -tamam o kadar yavaş olmayadabilir- "Ediyor işte. Sorgulama," dedim.

Yakında 'Ay neden pembe değil?' diye sorgulamasından korkuyordum. Geçen gün bardağa dordulmuş olduğu suyu bana getirip, 'Neden şeffaf' diye sormuştu. Olay burada bitmemiş, 'Ben istediğim için' dediğimde de kanmıştı. Tuhaf biraz da salak biriydi. Yada, Salak ve biraz tuhaf.

"Tamam ya. Kızma." Kıkırdayıp boynuma bir öpücük kondurduğunda huylanıp bende kıkırdadım.

"Sen şimdi kaç yaşındasın?" diye sorduğunda dalgaya vurduğunu anlayıp bende kayaya vur- pekala ebemi rahat bırakın. Oha doğmamış çocuğumdan ne istiyorsunuz?

"5 yaşına girdim yarın abla." Gülmesini işittiğimde gülümsedim.

"Bende dün 64 yaşıma gireceğim."

Ciddi takındığım yüz ifademi daha fazla tutamayıp kahkaha attığımda, oda bana eşlik edip alnımdan öptü.

"Seninle bir gün kampa gidelim. Ama sadece ikimiz." Güzel teklifi karşısında heyecanlanırken yüzümü ifadesiz tutmaya çalıştım. "Neden?"

"Verecek neden bulamadım ama gidelim," deyip güldüğünde kafa salladım. "Evet gidelim."

Gözleri dudaklarıma kaydığında nefesimi tutmuşken "Oha!" diye bağıran kişiye döndüm. Aleyna, bir ayağı ve bir kolu evin içinde, camdan çıkmaya çalışıyordu. "Yapmayın etmeyin günahtır."

"Bak ya..." diye fısıldayan Emir'e kıkırdayıp üzerinden kalktım ve camdan çıkmaya çalışan Aleyna'nın yanına gidip onu içeri çektim. Pencere yüksekte de değildi. Nasıl çıkamadığını anlamamış- pardon, bir an kısa olduğunu unuttum.

| Bilinen Anonim |Where stories live. Discover now