50. bölüm

6.1K 518 48
                                    

"Gel ya boğacağım!" diye bağırdığımda bu sefer ağzını iki eliyle kapattı. Bana kalmadan kendi kendini boğacaktı.

"Ya Masal şaka mı yapıyorsun!? Onlar sadece öylesine değil miydi kaşıkla boğmak nedir!?" dediğinde ağzında olan eli yüzünden sesi boğuk çıkmıştı. Bunu bahane ederek söylediğini "Beni boğ!" olarak anladığımı söyleyecek ve bunu eyleme geçirecektim.

"Beni boğ mu dedin sen? Aaa büyük zevkle!" Ağzındaki elini çekmeye çalıştığım da elimdeki kaşığa baktı ve beni yormadan ellerini kendisi çekti. Ben sırıtırken o göz kırpıp yanağımdan bir makas aldı. "Beni boş kaşıkla mı boğacaksın güzelim?" deyip gözleriyle elimdeki kaşığı işaret ettiğimde ağzım hayretle aralandı. Su nereye gittin ya?

"Hadi bana selametler." Onu sıkıştırdığım duvardan bir çırpıda çıkıp beni oraya yasladı ve koşarak içeriye gitti.

Kaşığımı bir güzel azarladıktan sonra içeriye gittim. Her zamanki gibi koltuğuma yayılmış Dalton'ları izliyordu. Ne bu hayranlık anlamıyorum ki.

"Kumandayı verir misin pepeyi açıcam." Elimi uzatmış bekliyordum. Kumandayı bana vermek yerine kaşlarını kaldırıp indirdi. "Hayatta olmaz. Açmam ben o bebek suratlıyı."

"Ver dedim Emir." Elimi yumruk yapıp tekrar açtım. Önce elime sonra yüzüme baktı sonra kaşlarını çattı. Kaşların olayım çat ben- Pardon.

"Masal sen git yer sil ya. Ne bileyim lambadan lambaya atla tarzancılık oyna. Hadi güzelim hadi. Yorma beni," dediğinde iş işten geçmişti artık. Gerçek Masal'ı gün yüzüne çıkarma vakti gelmişti.

"Ya ama neden boyle diyorsun sevgilim?" deyip dudağımı büzdüğümde gözlerini kırpıştırıp ağzından bir "Ne?" kelimesi çıktı. Bense mimik savaşları veriyordum.

"Sen öyle dedin ya," elimle onu gösterdim,"benim kalbim kırıldı,"sonrada elimi kalbime götürdüm. Gülmemek ne kadar zormuş.

"Masal ne saçmalıyorsun?" Tam ağzımı açıp "Saç malanmaz taranır!" diyecektim ki, rolümü  fark edip kafamı eğdim. "Ben mi saçmalıyorum?" Bilerek sesimi titretmiştim. Çok geçmez oltaya gelirdi avım. Ay aman sevgilim. Açım o biraz kafa yaptı sanırım.

"Masal.." diye mırıldanıp ayağa kalktığında rolüme fazla girdiğimi sanıyorum ki gülesim bile gelmedi.

"Tamam bana bak. Özür dilerim." Elini çeneme koyup kafamı kaldırdığında hala büzülü dudağımla bekliyordum. "Kırılacağını düşünmeden konuştum üzgünüm.. Hadi, gel kaşık alalım boğ beni. Ha? Olur mu?" diye sorduğunda dediğine mi güleyim yüzündeki gülümsemenin güzelliğine mi düşeyim bilemedim.

   Elimi tutup beni banyoya çekiştirdiğinde daha fazla kendimi tutamayıp kahkaha attım. Dönüp bana baktığında elimi bir dakika der gibi kaldırdım ve gülmeye devam ettim.

"Şaka mı yapıyordun?" Gözlerini kısmış bana bakıyordu. Hayır desem inanacaktı sanki, birde soruyordu.

"Kurnaz seni." Elini tehtidkarca salladı. Bu benim daha çok gülmeme sebep oldu.

"Neyse, bende gideyim televizyonu kırayım bari." Gülen beni orada öylece bırakıp içeriye yöneldi. Dediğini algıladığımda koşarak sırtına atladım ve saçlarını çekiştirmeye başladım. "Saçını başını yolarım ha!"

"Yoluyorsun zaten şuan!" deyip beni düşürmek için etrafında dönmeye başladığında koala gibi yapıştım vücuduna.

"Emir dur midem bulandı!" dediğimde durdu. "Yalan bulanmamıştı!" gülerek boynuna eğilip bir öpücük kondurdum. Kasılan bedeni hemen yumuşadı. Beni tek bir hamlede sırtından kucağına çektiğinde güldüm. Zor oluyor kaslı sevgiliye alışmak. Bir an tek elle arabayı kaldıracak falan sanıyorsunuz. Zor, zor.

"Sen şirin misin?" diye sorduğunda yüzüme şirin bir gülümseme kondurdum. Sesimi mahalledeki Mehmet abinin senine uyarladıktan sonra konuştum.

"Şirin miyim?"

Anında yüzünü buruşturup kafasını iki yana salladı. Güldüm. Kucağında bir kere hoplatıp yürümeye başladığında nereye yürüdüğüne bakabilmek için fazla meşguldüm. Gözlerine bakmakla.

"Sen yıldıza basacak olan ilk kadınsın. Kendine gel," dedi ve güldü. Güldü ve kalbime dokundu. "Evet, ama ben o yıldıza çoktan bastım." Yüzünü tuhaf bir şekle soktuğunu gördüğünde anlamadığını fark ettim. "Ben o yıldızın kalbine ilk adımı attım," dedim ve elimi kalbinin üstüne koydum. Gözleri parıldarken kapının açılma sesi geldi. Yüzüme gün Işığı vururken Emir hemen merdivenlerden inip beni yere bıraktı.

"Noluyor?" Şaşırarak ona baktığımda yüzünü buruşturdu. "Hadi canım hadi, romantikliğini az ötede yap." Ağzımı açıp birşey diyecekken kapıyı kapattı. Gerizekalı sanki paspasın altındaki anahtarla açamam... Derken, kapinin kilit sesi geldi.

"Öküz!" diye haykırarak kendimi çimenlere bıraktım.

Dürüst olmak gerekirse son bölümlerin okunma sayısının artmasını bekliyordum. Çünkü gerçekten düşmüştü. Hala da düşük son bölümün okunma ve oy sayısı.
Ama sonra aklıma dank etti. Ben kitabı sevdiğim için yazıyorum. Fark ettiyseniz karakterlerin ağladığı sadece iki bölüm var. Burası benim ütopyam. Kafamın içindeki iyimserlikler, komiklikler, mutluluklar.
Benim ağlarken komik bölümler yazdığım da oldu.
Her neyse olay iyice yanlış yerlere gitti. Demek istediğim sizi bu kadar beklettiğim için üzgünüm. Affedin lütfen.
Sizi seviyorum💜💜💜


| Bilinen Anonim |Where stories live. Discover now