42. bölüm

9.6K 681 104
                                    

  

   Marula tuhaf bakışlarımı atarken Ege'ye döndüm. "Benim sandiviçime bunu koyma Ege." Kafasını salladı. Elimdeki marulun neden bu kadar yeşil olduğunu düşünürken elinde içeceklerle beraber gelen komşum yere serdiğimiz örtüyü es geçip çimlere uzandı. "Onun bir adı var. Marul," dedi marulu göstererek. Dil çıkarıp kızların yanına giderken üzerimdeki hırkaya sarıldım. Hava günlük güneşlik değildi. Kısacası eğer deliyseniz ve canınız çılgınlık istiyorsa bu havada dışarı çıkıp piknik yapabilirsiniz. He birde etraftan tuhaf bakışlar yemek istiyorsanız. Biz bu özelliklerin hepsine sahip olduğumuz için piknik yapmamızı yadırgamamalısınız. 

    Ateş yakmaya çalışan kızların yanına oturdum ve bende onlara katılıp odunlara öylece bakmaya başladım. Görev değişikliği yapmıştık. Erkekler yiyecek şeyleri hazırlayacak, bizde mangal yapmak için ateş yakacaktık. İlk başta mangalı da bizim yapmamızı istemişlerdi ama eti yakacağımızı bildiklerinden dolayı sonradan bu fikirden vazgeçmişlerdi. E bir zahmet yani.

    Küçük dalları ateşe verdiğimizde bu ateş yavaş yayılmaya ve yarım saattir yapmaya çalıştığımız şeye dönüşmüştü. Ateş daha da büyürken elimi ateşe uzatıp ısınmaya çalıştım. Bağdaş kurmuş birbirimize yaslanarak ısınmaya çalışıyorduk kızlarla birlikte.  "Kızlar sizce becerebilecekler mi?" diyen Kevser'le ekmekleri yarım yamalak kesmiş içine salamları dolduran Ege'ye ve kaşar doğramaya çalışan Yunus'a baktım. Emir ise hala çimlerde uzanıyor ve yiyecek hazırlamaya çalışan ikiliye psikolojik destek sağlıyordu. "Hey kaçak! Sen neden yatıyorsun bakalım?" diye seslendim komşuma. İrkilerek bana baktı. "Ya benim ellerim pis diye şey ettim," dedi çocuk gibi. "Yenge gördüm az önce bilerek elini toprağa sürttü. Sinsi yılan."  Emir'e bakıp dil çıkardı. "Siz neden susuyorsunuz peki?" Kaşlarımı kaldırıp sorarcasına baktım. Ege ve Yunus bir süre bakıştı. Dudaklarını kemirerek yavaştan ayaklanan komşuma döndüler. "Gelsene sen bir buraya,"diyerek ayağa fırladılar ve "Anne!" diye bağırarak kaçan komşumu kovalamaya başladılar.

"Aferin Masal ya. Senin yüzünden sandiviçleri de biz hazırlıyacaz." Elimle kafama vurdum ve kafama Aleyna'ya uzattım. "Vur yavrum." Kafama yiyeceğim darbeyi beklerken kafamı öptüğünde gülerek kafamı kaldırdım. "Ya!" diye şirince bağırıp ikisine kocaman sarıldım.

Bir saat sonra

"Kızlar elinize sağlık," deyip sandiviçe gömülen Ege'ye güldüm. "Siz anca koşturdunuz herşeyi biz hazırladık be." Emir omuz silkti ve ne ara bitirdiğini anlamadığım sandiviçin peçetesini çöp diye kullandığımız poşete attı. "Suç sende niye beni ispiyonluyorsun ki?" Harbi ben neden sevdiğim çocuğu ispiyonluyorum ki? "Neyse işte yiyin."

    Alnıma damlayan birkaç damla ile kafamı yukarı kaldırdım. "Ben kazandım alayım yirmi beş kuruşumu," diye bağıran ve Kevser'in kolunu sarsan Yunus, Kevser'in elindeki bıçağı gördüğünde geri sinerek yerine oturdu. Örtüyü ağaçların altına çekip ıslanmalarını engellerken biz kızlar oturmuş yağmurun tadını çıkarıyorduk.

"Hasta olacaksınız gelsenize buraya." Arkamı dönüp komşuma baktım ve omuz silkip gökyüzüne bakmaya devam ettim. "Masal gelir misin," diye nazikçe sorduğunda hırsla omzumu tekrar silktim. Arkamı döndüğümde ayaklandığını görünce bende ayaklandım ve çimenlerin üzerinde seke seke koşmaya başladım. "Gel beni döv diyor," dedi hızlı adımlarla arkamdan gelirken.

   Arkamı dönüp gülümsedim ve geri geri yürümeye başladım. "Yağmuru neden sevmiyorsun?" diye sordum yağmur şiddetini arttırırken. "Yağmuru seviyorum, ama hasta olacaksın hava zaten soğuk." Dil çıkarıp ağaçlıklarla doğru koşmaya başladım ve ormana girmeden tekrar arkamı döndüm. "Bak birde düşeceksin!" Koşarak yanıma geldi ve üzerindeki hırkayı çıkarıp kafamızın üzerine tuttu. Yakınlığımızdan dolayı yutkunurken "A-ama ben ıslanmak istiyordum,"diye mırıldandım.

"Yeterince ıslanmadın mı sencede?" parmaklarını sırıl sıklam olmuş saçlarımdan geçirdi. "Benana," dedim ve hırkanın altından  çıkmaya yeltendim ama bir eliyle beni kendine çekti. Hırka kafamıza düşerken görüş mesafemde sadece burnu ve dudakları kaldı. Utanarak kafamı yana çevirirken kolumu bıraktı ve hırkayı tuttu. 

"Domuz mu o?" diye kaşlarını çatarak arkama baktı. Arkamı dönerken çığlık attım ve korkudan beline sarıldım. Domuz bu boru değil.

"Şaka," diyip hırkayı kenara atarken yavaşça belime sarıldı ve kafasını omzuma koydu. Yavaşça omzuna vurup kıkırdadım ve kollarımı sırtına doladım. Ne arkadaştık ne sevgiliydik. Yada çoktan sevgili olmuştuk ama benim haberim yoktu. Nasıl olsa beni sevdiğini söylemişti ve onu sevdiğimi söylediğimi duymuştu. Ona söylememiştim... Duymuştu. Belki de tam zamanıydı.

"Seni seviyorum."


Yazamıyorum özür dilerim
Nedense olmuyormuş gibi hissediyorum😞
Nasıldı? Becerebildim mi?
Sizi seviyoruuum~💜💜

| Bilinen Anonim |Where stories live. Discover now