52. bölüm

5.3K 411 58
                                    

"Bence geri dönelim." Yunus'a göz devirip yıkılmak üzere olan evin kapısını ittirdim. İçeride göz gezdirdiğimde kuru bir toprak gibi çatlamış duvarları ve yeri fark ettim. Gerçekten uzun süredir kullanılmıyor olmalıydı.

"Ya Masal hadi gidelim!" Kolumdan tutup beni çekince homurdanarak ona döndüm. Bu evi gördüğünden beri mızmızlanıp duruyordu.

"Kızım ne arasın burada o taş? Kevser'in götü yer mi de gelsin buraya saklasın o taşı?" dediğini mantıklı bulduğumda omzundan ittirdim. "Sonra Yunus mal diyorsunuz," dedi homurdanarak ve evden çıktı.

"Harbiden, neden sürekli sana mal diyoruz? Asıl mal ben olmama rağmen?" diye sorduğumda çocuk sever gibi saçımı okşadı. "Sen o küçük beynini bunlara yorma yavrum."

Kafasına sağlam bir tane geçirip önüme döndüm ve çalılık alandan çıktım. Toprak yola bakındığıma yanaklarımı şişirerek ofladım. O taşı bulmamız gerekiyordu. İşin ucunda bedava çiğköfte vardı.

Tabii kimse iki saat içinde bulamazsa, Kevser'e bir hafta boyunca dışarıdan yiyecek ısmarlayacaktık.

Kesinlikle mantıklı değildi ama, bizden mantıklı birşey beklemek sizin suçunuz.

Emir'den

"Kızım nerden gidiyorsun orda yol mu var? Uçacak mısın dikenlerin üzerinden?" diyerek onu geri çekmeye çalıştığımda eline sırf kendini aksiyon filminin içinde hissetmek için aldığı sopayı bana doğrulttu. "Uçarım, sanane?"

Ellerimi havaya kaldırıp "İyi, peki. Sen uç. Ben dolanıp geliyorum," dedim ve az çok belirgin olan patikadan ilerlemeye başladım. O açıklığa geçebilmek için uygun yol ararken gözüme hafif ince bir yol çarptığında kıs kıs gülerek oradan girdim.

"Hayırdır Aleyna? Bak senden önce gel-" derken, ağaca yaslanmış beni bekleyen Aleyna'yı gördüğümde ellerimi belime yerleştirip birkaç kez öksürdüm. "Uçtun mu sen?" dedim gözlerimi kısarak.

"Hayır. Senin aksine dolanmak ve boş efor sarf etmek yerine," elindeki sopayı birkaç kez yere vurdu,"bu bebekle kendime yol açtım."

"Hay Allah'ım ya..." diye mırıldanarak arkamı döndüm ve kendime yumruk attığımı birkaç saniye hayal ettikten sonra tekrar ona döndüm. "Neyse, hadi devam."

Yarım saat sonra

"Yok lan! Nerede bu!" diye bağırarak yere oturdum. "Gitti paracıklarım," dedi Aleyna'da çimenlerde otururken.

"Kesin varya, o kız yeri kazdı içine attı. Başka sebebi olamaz bulamamamızın. Hadi taş küçük olsa neyse. El kadar taş!"

"Bunu genelde küçük olduğunu belirtmek için söylerler," dedi gülerek.

"Sanane," dedim laf yemenin verdiği moral bozuntusuyla. Sevgilimin arkadaşı olduğu nasıl da belliydi. Herkeste bir bana laf sokma çabası.

"Ve... Bitti!" Kafasını telefonundan kaldırıp bana baktı. Bir hafta boyunca pamuk ellerim cebimden çıkmayacaktı. Kevser yüzünden.

Kevser'den

Gülerek elimde tuttuğum taşı çöp kutusuna attım ve koltuğa oturup yayıldım. Şuan ormanda bu taşı arayan canım arkadaşlarım, vicdanımı sızlatsalarda işin ucunda beleş yemek olduğu için pekte umrumda değildi açıkçası.


116 bin okunmadayız şuan size minnettarım.. Ama rica ediyorum, bir oy vermek o kadar zor değil. Gerçekten oylar boyle olduğu surece yazasım gelmiyor...
Yinede teşekkürler okuyanlar için
Sizi seviyorum 💜💜💜

| Bilinen Anonim |Όπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα