8. BÖLÜM

14.3K 1K 78
                                    

Çalan kapımla, üzerimdeki pijamalara aldırmadan yarım yenmiş elmamla beraber kapıya ilerledim. Ağzımdaki lokmayı çiğnerken kapıyı açtım. Kendime dip not: mal gibi kapıyı açma.

Karşımda duran yan komşumla yaşadığım şoku, boğazıma takılan elma ve öksürüklerimle belli ettim. Elimdeki elmayı hemen arkama sakladım görmemesini umarak. Gerçi kimi kandırıyoruz, gördüğüne hepimiz eminiz.

"Ben size kek getirmiştim." Şaşkınlıktan suratına bakmaktan elinde tuttuğu kabı görmemiştim.

"Ne için?" diye sordum tek kaşımı kaldırarak.

"Yumurta olayı için."

"He o mu, önemi yok canım." Canım mı?

"Ah şey yani canım dedim ama o canım değil. Yani canım değilsin. Yani öyle demek istemedim, yani istedim ama, canım ağız alışkanlığı. Yani öyle şey oldu," diye kıvırmaya çalıştım. Gülerek kafasını iki yana salladı.

"Size şey ve yani kelimesini yasaklamalılar."

"Siz nereden buldunuz keki? Daha yumurta yapamayan siz?" dedim gözlerimi kısarak. Yok canım daha neler, yumurta yapamayan kek yapacak?

"Annem getirdi, bende bir parça size getirdim. Teşekkür amaçlı."

"Peki, annenizin eline sağlık," dedim elindeki kabı alırken.

"Afiyet olsun, hoşçakalın."

"Teşekkürler tekrardan. Görüşürüz."

   Kapıyı kapatıp dudaklarımı yalarken ayaklarımı sürterek mutfağa ilerledim. Aynı zamanda da söyleniyordum.

"Nazik mi nazik, kibar mı kibar, dur zaten ikisi aynı anlama geliyordu değil mi? Her neyse, Allah var yani yakışıklı da. Tam annemlik damat maşallah!"

| Bilinen Anonim |Where stories live. Discover now