seokjin sorunsalı

2.4K 263 49
                                    

"Hoseok bugünlük beraber oturalım mı? Han Re yer değiştirmeyi kabul etti."

Hyun Joo bukle bukle olan yeşil saçlarını savurarak sinsi bir gülümsemeyle sana baktığında, kafamı nedensizce telefonumdaki oyundan kaldırmış ve size bakmıştım.

Yeşil şeytanın kendinden emin duruşunun aksine kararsız gözüküyordun. "Senin için sorun olur mu Seolhyun?"

Bunu soracak kadar aptal olmamanı dilerdim. Benimle dalga geçiyor olmalıydın herhalde. Yüzümde tek kas oynamazken gözlerim onun yeşil ojeli o iğrenç tırnaklarında gezinmişti. Seni etkilemek için her haltını yeşil yaptığını umarım anlayabiliyorsundur ve umarım böyle ucuz şeylere kanmıyorsundur.

"Bu sıradan başka sıraya geçtiğin an buraya geri dönemezsin. Sizin çocukça işlerinizle uğraşacak değilim. Ya tamamen git, ya da kal ve kapa çeneni."

Dudakların aralandığında alayla kısa bir an sana bakıp bakışlarımı çevirmiştim.

"Whoa, Seolhyun, Hoseok 'a saplanıp kaldığını bilmiyordum." Beni kışkırtmaya çalışıyordu. Buna kanmak istemiyordum.

"Güzel bir kurgu. Bence sen bunu yaz bir kenara. Belki ilerde masal kitabı falan çıkartırsın."

Hyun Joo yüzünde galip bir ifadeyle ikimize bakmış ve dudaklarını büzerek kendine masum havası vermeye çalışmıştı. "Hoseok ile oturmaya bu kadar takma nedeninin sırf Seokjin ile isminin benzerlik taşıması olması çok çocukça. Ona olan hislerini aştığını sanıyordum."

Kaşlarını çatmış ve bana bakmıştın. Bir şeyleri anlamaya çalışırcasına yüzüme bakıyordun. Tüm vücudum kaskatı kesilmişken sana bakmıyordum bile. "Saçma sapan konuşma seni brokoli kılıklı hıyar."

Ona dediklerime alınmamış ve zümrüt yeşili rengindeki tırnaklarını incelemişti. "Ho-seok ve Seok-jin. İlk aşkının benimle olması zoruna gittiği için yıllardır bana kötü davranıyorsun."

"Sana daha önce Seokjin ile ne halt ettiğinizin umrumda olmadığını söylemiştim!"

"Seokjin ile beraber oturuyordunuz. İlkin tarafından reddedilmek hoş olmasa gerek, hm?" Oyunu kuralına göre oynamıyordu. Şeytanın tekiydi.

"Seokjin gitti."

Yüzünde iğrenç bir gülümseme oluştu. "Senden gidip bana geldi."

Bu oyunda ipleri o elinde tutuyordu. Ya da tuttuğunu sanıyordu. "Benim eskilerimi kullanmak nasıl bir duygu peki?"

Yüzündeki gülümsemesi silinirken sen ise bize bakmıyordun. Kafan eğikti. "Gideceksen git."

"Gitmiyorum. Ve sende bu sıranın başından siktir olup gidiyorsun." Parmağını brokoli kılıklıya doğrulttuğunda sözlerinin sertliğinin beni şaşırttığını kabul ediyordum.

Hyun Joo bir kez daha sıramızdan yenilgiyle uzaklaşırken bana dönmüştün. Gözlerin de az önceki sözlerin gibi sertti. Kızgındın, sıktığın yumruklarından belliydi. "Gitmiyorum, burada kalıyorum ve geçmişte Seokjin denen herifle ne yaptığını da hiç mi hiç takmıyorum."

"İyi."

Yüz ifaden anında dağılmış ve yine gereksizce gülümsemiştin. "Ma lionne, huysuz olunca çok tatlı oluyorsun."

"Ölmek mi istiyorsun?"

"Tamam tamam."

Hyun Joo 'dan, beni bırakan Seokjin 'den ve onunla bir bağım kalmamasına rağmen hâlâ adının bir konudan geçmesinden nefret ediyorum. Ama... ma lionne demenden nefret edemiyorum, sırıtık çocuk.

smile problematic | hoseokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin