Günde üç dört bölüm atmayı düşünüyorum.
Sınıf hocamız gülümseyerek sınıfa girdiğinde elindeki farklı farklı boylarda olan kurşun kalemlerinle tebessüm ederek kağıda bir şeyler çiziyordun. Omzunun üzerinden pek göremesem de aptalca şeyler çizdiğin belliydi.
"Evet gençler, bu yılki sınıf başkanımızı seçelim. Adayları göreyim."
Herkes gibi benden huysuzlanmakla meşgulken, geçen yıl resmen bize işkence çektiren eski sınıf başkanımız Sun Tae elini kaldırdığında şimdiden okul yılımın ne kadar berbat geçeceğini düşünüyordum. Sen de elini kaldıran kadar...
Sınıf hocamız rekabet olacağını görmenin sevinciyle başka katılacak olup olmadığını sordu. Kimseden ses çıkmayınca siyah tahta kalemiyle ona tamamen tezat olan beyaz tahtamıza isimlerinizi yazdı.
Dikkatimi çekmeyen ismini ise ilk o zaman öğrenmiştim. Hoseok. Çok nefret edilesi bir ismin vardı.
"Kimsenin alınacağını sanmıyorum. O yüzden arkadaşlarınız arkalarını dönmeyecekler. Evet, Sun Tae 'ye oy verenler?"
Sana olan nefretim ve Sun Tae 'ye olan tiksintim arasında gidip gelirken en sonunda elimi kaldırmıştım. Benim dışımda kimsenin elini kaldırmadığını görmek Sun Tae 'nin homurdanmasına neden olsa da bana bakan gözleri parlıyordu. Pişmanlık ile yanarken diğer herkes de bana kafamda bir sorun olup olmadığıyla ilgili sessizce soru soruyordu.
"Hoseok 'a oy verenler?"
Benim dışımda herkesin eli havaya kalkarken sen yine o nefret ettiğim gülümsemenle gülmüş ve herkese teşekkür etmiştin.
Senden, gülümsemenden, başkanlık seçimlerinden, seni seçen sınıftan ve Sun Tae 'den nefret ediyorum.
