"Hatırlamıyorum." Demişti dalgın bir sesle. Bu iyi miydi yoksa kötü mü? Düşüncelere dalmak üzereyken gözleri sırayla bizi buldu. "Şey ben bir rüya hatta kabus gördüm Elif!" oldukça heyecanlı bir şekilde konuşmuştu. Bu haline gülümsemiştim ve yanına çöküp oldukça solgun görünen yüzünü ellerim arasına alıp konuşmaya başladım.

"Ne gördün, anlatmak ister misin?" Yumuşak bir ses tonuyla sormuştum. "Tabi ki sana anlatmam lazım. Zaten hep sana anlatıyorum. Biliyor musun hala çok saçma olduğunu düşünüyorum. Yine de sende karar ver ve eskiden olduğu gibi yorumla. Hatta siz ikinizde dinleyin." Dedikten donra bulunduğu yerde ayaklarını bağdaş kurup daha rahat bir şekilde oturduktan sonra derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı. Kısa süre bakışlarım iki adamı bulduğunda sadece Cansu'ya göre hareket ettikleri ortadaydı. Tepkisiz ve öylece bekliyorlardı. Düşünüyorum da bu durumda ne yapabilirlerdi ki? Belki de Yiğit'in dediği gibi akışına bırakmak yapmamız gereken en doğru şeydi.

"Bilirsiniz rüyalar genellikle saçmadır ve neyin hangi ara nereden geldiğini bilmemiz mümkün olmuyor. Yani odamızdayken bir anda sokak ortasında olmamız sadece rüyalarda mümkün. Ah, ışınlanmak ne kadar mükemmel bir durum öyle değil mi?" Solgundu ama bir hayli canlı kişiliğiyle karşımızdaydı.

Cansu olmadan ne yapardık biz? Bir de bunu düşünmek istemiyordum o hep bizimle bu şekilde cıvıl cıvıl olacaktı. Bu yüzden büyük bir gülümsemeyle ona bakıyordum. O ise heyecanından ödün vermeden konuşmasına devam etti. "Ne diyordum. Hah, işte rüyalar güzelde peki ya kabuslara ne demeli? Hatırladıkça ürperiyorum gerçekten ama size anlatmak istiyorum. Saçma ama olsundu." Kabus diyordu ama hiç etkilenmiş gibi durmuyordu.

Biz sadece sessizce onu izliyorduk. Belki de şu an onun konuşması bizim aleyhimizeydi. Bu iyi bir durum muydu peki hiç bilmiyordum. Konudan şaşmamak için Cansu'ya tekrardan odaklandım. "Asıl benim saçma ama beni ürküten kabusuma gelirsek. Biliyor musunuz hala gerçekmiş gibi hissediyorum yani kendimi olası bir güçle çimdikledim ve acıyı hissettiğime yemin bile edebilirim. Bu yüzden çok gerçekçiydi diyorum ya." Konuşmasını sonlandırıp koluna baktı. Kısmi morlukla karşılaşınca ben ışık hızıyla Mete'ye dönmüştüm.

Bu morluk ne anlama geliyordu? Cansu'ya baktım şaşkın bir şekilde kolunu ovalıyordu. Bir şeylerden emin olmak istedim ve Cansu'ya dönüp merakla yüzünü inceledim. "Rüya olduğuna emin misin Cansu?" Acayip bir şekilde rüya olmadığını düşünüyordum. Boş boş yüzüme bakmış ifadesizliğini gülümsemeyle taçlandırmıştı. Ardından Mete ve Yiğit'e baktığımda ikisinin de yüzünden endişe akıyordu. Kabusu daha da merak etmeye ve sabırsızca anlatmasını beklemeye başlamıştım.

"Tabi ki rüyaydı Elif hatta kabus!" Demiş ve ellerini havaya kaldırmıştı. Ne görmüştü de hem bu kadar etkilenmemiş gibi görünüp hem de gözlerinden geçen korku bulutlarını belli edebiliyordu. Hadi kardeşim anlat artık! Sabırsızlanıyordum. "Hadi Cansu anlatta bizde bilelim." Diyen Mete'ydi onunda beklemeye sabrı kalmamıştı. Anlatacaklarını üçlü olarak bir hayli merak ediyorduk.

"Tamam tamam anlatıyorum. Sanırım rüyada kendime cimdik atmışım bakar mısınız morarmış." Kollarını görebileceğimiz bir şekilde bize uzatmıştı oysa görmüş ve üçlü olarak bunun şokunu yaşamıştık. Hemen devam etti. Derin bir nefes aldı ve bizlere kısa bir bakış attı o kısa bakış dahi bize hiç ama hiç kısa gelmiyordu.

"Senin evdeydim Elif, yani bilirsin köşeli koltuğa yayılmış bir şekilde bacaklarımın arasına cips tabağını tutturmuşum. Tembel hareketlerle ağzıma cips atmanın yanı sıra diğer elimle de kanal değiştiriyordum. Ee televizyonun karşısına yayılmışım haliyle. İşte o bahsettiğim ışınlanma gerçekleşti ve karşımda bir anda Kerem geldi yani nasıl geldi bilmiyorum ama karşımdaydı işte." Duyduklarıma sertçe yutkundum. Derin bir nefes alıp devam etti.

"İfadesizdi başta bense ağzıma cips atmak için açmış onu da tam o sırada gördüğüm için ağzım açık kalmış öylece ona bakıyordum. Şaşırmıştım tabi nasıl gelmişti o bir anda? Yavaş adımlarla yanıma gelmişti ifadesizliği devam ederken yanıma oturduktan sonra gülümsemeye başlamıştı dahası yanaklarıma tüy hafifliğinde buse dahi kondurdu. Düşünsene kerem beni öptü." Oldukça şaşırmış bir şekilde yüzümüze baktı. Düşündüğünü belli eden yüz ifadesi izledim bir süre.

"Daha sonra kısa bir sohbet olduğunu hatırlıyorum ama tam olarak ne olduğunu bilmiyorum biraz cips yedi ve kola içmek istediğini söylediğinde her zamankinden farklı bir yüz ifadesinde olduğunu taa en baştan aklıma koyduğumdan mutfağa doğru adımlarken de bu şekilde düşünüyordum. Tedirgin gibiydi ama tedirgin olacak bir durum yoktu. Sahi ne çok düşünüşüm altı üstü bir rüyaydı." O kadar hararetli ve uzun soluklu konuşmuştu ki nefes almaya ihtiyaç duydu ve soluklandı. Ama kısa bir süre geçmiş yüzlerimizi taramış yine de anlatmaya devam etmemişti. Ne yani bu kadar mıydı anlatacakları? Mutfağa giderken son mu buluyordu?

Sahi nasıl oluyor da bu kadar detaylı bir şekilde anlatabiliyordu? Gözlerini kısmış olası hiçbir durumu atlatmadan anlatmıştı. Yine de bu kadar çok detay vermesi garipti. O ilk defa bu denli rüyasını detaylı ve heyecanlı anlatıyordu. Mete'ye döndüğümde oldukça şüpheli bir şekilde Cansu'yu süzüyordu. Her şeyden öte ben mi bir rüyadaydım yoksa? Bu son olanlardan sonra delirsem yeriydi. Sessizlik beklenilenden uzun sürdüğünde "Bu kadar mı?" diye soran Yiğit'e bakmıştık. Bu kadar olamazdı herhalde bunun neresi kabustu ki?

Dikkatlerimizi Cansu'ya vermiştik tekrardan. Ellerini havada sallamıştı. "Tabi ki hayır. Devam ediyorum şimdi." Demiş ve tekrar uzun bir soluktan sonra konuşmaya başlamıştı. "Biliyor musunuz rüyamda bile sakarım. Ayağımı senin şu her zaman kaldır şunu dediğim sehpa yok mu? Hah işte ona çarptım. Sonra da sana her zamanki gibi söylenerek seke seke mutfağa doğru ilerledim. Mutfağa girdiğimde arkası dönük bir şekilde bir kız duruyordu. Rüya işte başta sen sandım. Başka biri olacağına da ihtimal veremedim. Ne olduğunu anlamamıştım. Rüyaydı ama her şey çok yavaş ilerliyordu. Gerçi o an ne düşündüğümü hatırlamıyorum." Dilediğim tek şey şüphelerimde yanılıyor olmamdı.

"Kız bana döndü ve pat ben!" Bu güne kadar ne yolundaydı ki bu yolunda olsundu. Yine de ufak bir umut kırıntım aksini düşündürmüş ve ben o ufak kırıntıya kendimi kaptırmıştım ki Cansu'yu duyunca "Ne!" diye tepki vermiştim. Hayretler içerisinde gözler beni bulurken emin olduğum tek şey bu anlattıklarının rüya olmadığıydı.

Yanılmamıştım işte lanet olsun yanılmayı dilerken olanlar ortadaydı. O sadece uyutulmadan önceki son hatırladıklarını rüya hatta kabus sanıyordu. "Şey ben aniden şaşırdım sen devam et lütfen." Sesimi zor bulup kısık bir şekilde konuşmuştum. Ayrıca sesimden akan çaresizlik beni içten içe çürütmeye de yetiyordu. Daha sonra bakışlarım iki adam arasında volta atmaya başlamıştı. Yüzlerinden anlaşılmak üzere onlarda durumun ne olduğunu anlamışlardı.

Asıl biz ona bu durumun rüyadan ibaret olmadığını nasıl anlatacaktık? Zaman kazanalım derken hepten sarpa mı sarmıştı her şey. Ah bilmiyordum. Başıma aniden giren sancıyı görmezden geldim ve Cansu'ya baktım.

"Aslında bundan sonra pek bir şey hatırlamıyorum yani düşünsenize karşımda bir tane daha ben sanki aynaya bakıyordum lakin farklı olarak o elini kaldırıp bana selam demişti yani ben öyle anımsıyorum. İşte beni ürküten karşımda kendimi görmüş olmamdı dahası konuşması. Ben daha önce buna benzer bir rüya görmediğim için bu benim kabusum. Ha sonra nerden geldiğini bilmediğim bir sızı oluyor ensemde dahası uyuşukluk. Sonra yere yığılıyorum ve görüşümün puslu halinden hemen sonra da her yerin karanlık olduğunu." Dedikten hemen sonra elini ensesine atmıştı ve o zaman beynimde çakan şimşekleri kimse durduramadı. Şimdi çıkmaza girmiştik ve bu çıkmaz öylesine kolay lokma olmayacaktı. Bunu Cansu'nun dehşete uğramış yüz ifadesinden anlamıştım. Ellerine geldiği kadarıyla sert bir şekilde saçını çekiştirmekle kalmamış dehşeti dışarı kusup odayı inletecek bir şekilde "Saçlarım nerede?" diye sormak bir yana haykırmıştı. Sahi saçları neredeydi?

Kısa zamanda geri gelecem ama tık tık yaparsanız fjhjghfhg

Benim UğrumaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin