35) SIR PERDESİ

En başından başla
                                    

Onu dinlemeye o kadar kaptırmıştık ki kendimizi hiçbirimizden ses çıkmamış ne yaptığını izlemeye koyulmuştuk. Günler öncesinde alçıya alınan kolunu bizlere uzattı ve alçıyı yavaş bir şekilde öne doğru çekmeye başladı. "Vee sonuç!" Dediği anda alçıyı sert bir şekilde yan tarafına fırlatırken açıkta kalan kolunu bize uzattı tekrardan. Birkaç saniye tepkisizce durup sadece koluna baktım. Benimle beraber Yiğit ve Mete de aynı şaşkın ifadeye bürünmüşlerdi. Yanlış görmeyi o kadar çok isterdim ki ama yanlış değildi. Ciddi anlamda protez kolunu bize uzatmış evirip çeviriyordu. Yerimden huzursuzca kıpırdanırken derin bir iç çekmiştim. "Şu yüzünüzdeki aptal ifadeyi yok edin hemen! Yıllardır bu şekildeyim ve alıştım bir anda acır gibi bakmakta neyin nesi! Her neyse şu lanet hikayeye geri dönüyorum."

Oysa acıyan bir ifademiz yoktu. anlattıklarının yanı sıra kolunu kaybetmesi gerçekten şaşırtmıştı. Bu nasıl bir psikolojiydi böyle? Ne denilirdi ki bu kişiye resmen hastaydı. Ruh hastası! Sessiz kalıp dinlemeyi tercih ettik.

"Kazadan hemen sonra yetimhaneye verildik. Cansu içine kapanmıştı koluma bakmak dahi istememişti. Tabi o sıralar protez yoktu. Hasarın yeni olduğunu gözler önüne seren hafif kanlı sargı bezi bedenimi sarmalamıştı. Haliyle yaşanılanlar ikimize de ağır gelmişti. Yıllar sonra her şey aynı şekilde devam ederken aniden ziyaretimize gelen amcam ve yengem sayesinde konuşmayan, tepki vermeyen Cansu bir anda gülücükler atmaya başlamıştı. Ne yazık ki şans bu ya amcam sadece birimizi evlatlık almak istiyordu. Tahmin edin bakalım kimi? Ah tabi ki de Cansu tercih edilmişti. Bunu öğrendiğimde aklımda tek bir şey vardı. O, da tam olarak yetimhanede kalacak olan kişinin ben olmayacak olmamdı. Genellikle Cansu ziyaret edilirdi arada beni de görmeyi ihmal etmezlerdi. Gün geldi artık Cansu'nun çıkış işlemleri yapılacaktı. Ne olacaksa olacaktı kararımdan emindim ve Cansu'nun yanına gitmiş onunla vakit geçirmek istediğimi son günümüz olduğunu söyleyerek yetimhaneden bir hayli uzaklaştırmıştım. Diğer çocukların yasak olduğu için önünden geçmediği o arka taraftaki çıkış kapısından ikimizde çıkmış olabildiğince uzaklaşmıştık. onunla kuytu bir yerde tek kalana kadar ilerlemiş ve elimden gelen en iyi kötülüğün hakkını vermiştim. Yedi yaşımda hiçbir sevgi barındırmadığım ikiz kardeşimi yemekhaneden çaldığım bıçakla bıçaklamıştım. Elbette bununla yetinmedim ve etrafta bulduğum taşlarla kafasına bolca darbe uygulamıştım. Akan kana gülümseyerek bakmış ardıma dahi bakmadan büyük bir sevinçle yetimhaneye koşmuştum. Her şey tamamdı. Cansu kaybolmuştu ve evlatlık edinecekleri seçeneklerden yalnızca ben vardım."

Beynimde çakan şimşeklerle ne tepki vermem gerektiğini karar verememiştim. Yıllardır acı çeken Cansu bu kız yüzünden mi bu hale gelmişti? Kardeşi! Lanet olsun tek bir anı için kendini paralayan Cansu ne zor zamanlar geçirmişti her birine şahit olmuştuk. Gözlerimden akan yaşlara dur diyemezken ardı ardına yenisi ekleniyordu. Yedi yaşındaki bir çocuk bunu kendi kardeşine nasıl yapabilirdi. Nefesim sıkışmış göğüsümde oluşan yumru her saniye büyüyordu sanki. Yumruklarını sıkan öfkeden gözleri kızaran Mete ve tepkisizce kalan Yiğit'e öylece bakmıştım.

"Kısacası Cansuyu kimse bulamadı ve beni sahiplendiler." Yüzünde gördüğüm o anki zafer kazanmış ifadesine odaklandım ve o sırada bende yaptıklarının aynısını ona yapmak hatta daha fazlasını yapmak istedim. "Bakışlarınızdan anladığım kadarıyla beni şuracıkta linç etmek istiyorsunuz. Anlıyorum. Size göre daha beterini hak ediyorum lakin şunu söylemek isterim ki asla ama asla pişman değilim. Amcam, yengem ve kuzenimle geçirdiğim yıllar boyunca bir an olsun aklıma dahi gelmedi." Dedikten hemen sonra bir kahkaha koyvermişti ve kendisini oturduğu yerden geriye atıp gülmeye devam etti. Ardından aklına bir şey gelmiş olmalı ki durdu ve düşünüyormuş gibi yaptı biz o sırada yumruklarımızı sıkmakla meşguldük. "Şunu da söylemeliyim ki amcam da hiç masum değildi. Beni evlatlık edindikten sonra Cansu için hiçbir şey yapmadılar bir defa olsun aramadılar. Elbette ki işime gelen buydu ve ben de sormadım. Çünkü umurumda değildi."

Tam da kendisi gibi duygudan yoksun insanlar ile bir ömür geçiren bu kızdan ne beklenirdi ki! Yine de pişman olmalıydı. Kalkmış asla pişman değilim diyordu. Delicesine özür dilemeli ve ayaklarına kapanmalıydı lakin pişkin bir şekilde gülüyordu. bu kişi insan olamazdı. İnsanlıktan nasibini almamış yaratıktan farksızdı.

"Sen! sen o kişisin o zaman. Lanet olası tam bir pisliksin." Mete'nin vermiş olduğu ani tepkiyle gözlerimiz ikisi arasında volta atmaya başlamıştı. Konuşacak gücü kendimde bulamıyordum sessiz kaldım ve ne olacağını bekledim. Durumum farkında olduğum bir şekilde kötüleşirken öylece durdum.

"Evet." Hain bir sırıtış yüzünde belirirken "O bendim. Sayende işimi tam yapmadığımı ve Cansu'nun hala yaşadığını dahası benimle aynı şehirde olduğunu gösterdin. Teşekkür ederim Meteciğim. Ayrıca biliyor musun asıl olanlar senden sonra başladı."

Anladım ki her şey az önce duyduklarımdan ibaret değildi. Daha öğrenmemiz gereken bir çok şey vardı. Görünen o ki aralanacak perde bizi bekliyordu.

Devamı en kısa zamanda gelecektir.

Lütfen tıktık yapmadan geçmeyin...

Teşekkürleer 💙

Benim UğrumaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin