"Neyim?"

Parmaklarımı kendi parmaklarının arasına alıp, sanki zarar verme ihtimali varmış gibi korkarak narince okşamaya başladı. Kemikli parmaklarını hissediyordum, onun ellerini, onun bana olan dokunuşunu ilk defa görüyordum. Bakışlarımı ondan kaçırdım ama ellerimi geri çekmeye utandım. O beni incitmekten korkarak ellerime dokunurken, duygularını incitmekten de ben korkmuştum.

"Pek dindar sayılmazsın hani."

Bana rahatlamış bir ifadeyle bakmaya başlayıp, gülümsedi. O an ilk defa onun yüzüne doğru düzgün bakmaya fırsat buldum. Gözlerimi kaçırmaya çalışmadan dosdoğru ona bakabilmek içimi farklı bir heyecana sürükledi. Koyu kahverengi irislerine ve dağınık kumral saçlarına, ardından gözlerimi yüzünde turlatıp dudaklarına baktım. Çene kemikleri belirgin, dudakları biçimliydi. Yakışıklı olduğunu artık inkâr edemezdim çünkü yüzünü kendi gözlerime ifşalamıştım ve ona çirkin dersem, yalancı konumuna düşerdim.

"Bu nikâh olmasaydı, beni kendine yaklaştırmazdın."

Onun yüzüne bakmayı kesip, öfkeyle soludum. Ne yani sırf bana yaklaşabilmek için mi düğünden önce bu nikâhı yapmıştı?

"Sen çok..."

"Yakışıklıyım."

Dudağını sağa doğru kıvırıp gülümsemeye devam ederek ellerimi bıraktı, ayağa kalktı ve kolunu hafifçe aralayıp bana döndü.

"Hadi."

Dudağımı içten içe ısırırken, bende ayağa kalktım ve elimi tedirgince Burak'ın koluna geçirdim. Gözlerimi Burak'tan kaçırdım ve "Bir an önce bitsin şu iş." diyerek içime titrek bir nefes çektim. Heyecanlanmıştım. Sonuçta ilk defa nişanlanacaktım. Ne yapmam gerektiği hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Gözlerimiz buluşurken "Sanırım heyecanlandım." diye itirafta bulunup hafifçe güldüm. Burak benim bu halime haince sırıtarak kulağıma doğru eğildi;

"Seni heyecanlandırabilmek ne güzel."

Bir şey dememe fırsat vermeden kapıdan dışarıya çıkardı beni. Balkon kapısına doğru yürüyüp akşamın karanlık havasına karşın, ışıklandırmalarla ışıl ışıl olmuş bahçeye çıktık. Demek bahçede hazırlamışlardı her şeyi. Birden her iki yanımızdan konfetilerin patlamasıyla, bedenimde oluşan adrenalini dizginlemek istedim. Ne mümkün.

Bakışlarını bana döndürünce kalbim düzensiz bir ritim aldı. Bana neler oluyor böyle?

İleride annem bizi alkışlarken, kimlerin geldiğine bir göz gezdirdim. Genelleme yapacaksak bizim taraf yoğunluktaydı. Zaten görünüşe göre, annemin dediği gibi nişan aile arası olmuştu.

"Onların burada ne işi var?"

Beni istemeye geldiğinde yanında olan sözde anne babası da ileride durmuş, annemlerle beraber bizi alkışlıyorlardı. Gerçek ailesi hakkında gerçekten de en ufak bir şey bilmiyordum ve bu, içimdeki korkuyu git gide büyütüyordu.

"Gerçek ailemle tanışacaksın, acele etme."

Sol elim onun yapılı kolu arasında kalmış, terlemeye başlamıştı. Bir konfetinin de aniden tepemizde patlamasıyla, reflekslerime yenik düşüp kolunu sıktım. Gülümsediğini hissedebilsem de ona bakmayıp yalnızca süslenmiş masaya doğru yürümeye çalışıyordum. Masaya geçip oturmadan önce masaları dolaşmaya başladık. Akrabalarımın genelinden gelen tepki, damat çok yakışıklıymış oluyordu. Birde bu evliliğin çabucak olmasındaki amacı çözmeye çalışıyorlardı. Ama ben bambaşka bir âlemdeydim. Ne tebrikler, ne de onların bana yönelttiği sorular önemliydi. Yalnızca ileride yaşayabileceğim sıkıntılar ve korkularım aklıma düşüp duruyordu. Zaten asıl önemli şeyler de bunlardı.

MÜSTAKBELİMWhere stories live. Discover now