~19. BÖLÜM~

105K 4.2K 398
                                    

İçimden bir an olsun gülmek geldi. Onu tanıdığımdan bu yana, ilk defa bu kadar masumane bir soruya onun tarafından maruz bırakılmıştım. Tam önümde çömelmeye devam ediyor, dizlerini kavrayan kemikli parmakları yerlerinden kıpırdamıyordu. Ne yapacaktım? Belki de ona bir şans vermeliydim? Bunca olandan sonra mı Suada? İç sesim de haklıydı onca olan şeyden sonra onu nasıl sevecektim veya şans verip de güvenebilecektim?

"Burak-"

Konuşmama devam etmeme fırsat vermeyip sözümü kesti;

"Bak, bir şans ver. Sadece bir şans."

Kaşlarını indirmiş, bana yalvarır gibi bakan birine ne diyebilirdim ki? Şuanda bu hareketi karşımda yapan adama güvenmek istiyor muydum?

Evet.

Peki, güvenebiliyor muydum?

Hayır.

Güvenecek miydim?

İşte bu soruda tıkanıyordum. Bir anda silinip atılamayacak şeyler yaşamıştım ve güvenmek konusunda kesinlikle hastalıklı bir ruhum vardı. Elimin üstüne elini koyacakken duraksadı ve elini dizlerine koyarak ayağa kalktı. Düşüncelerim yarıda kesilmişti.

Her insan bir şansı hak eder miydi? Burak'ın hakettiği meçhuldu ve ben bu sorunun cevabını gelecek zamanlara saklayacaktım.

Kapının açılmasıyla bende ayağa kalktım. Odaya giren annem, ağzına yapıştırdığı gülümseme ile içimi burktu. Bir zaman sonra gerçekleri öğrenecekti ve sinir krizlerine girmese iyiydi.

"Nasılsınız bakayım?"

Gözleri bir bana bir Burak'a kayıyordu. En son Burak'ta durdu.

"Suada biraz gergin ama iyiyiz."

Ellerini ceplerine sokup, gülümsemeye çalıştı. Gözlerimi yandan ona çevirerek dik dik baktım. Bunu görmese de içim rahatlamıştı.

"Kızım, bak Burak ne düşünmüş..."

Kapı açılınca annem sustu ve kapıya doğru döndük. Kaşlarım çatıldı, gözlerim kısıldı ve ne olduğunu anlamaya çalıştım. Çünkü karşımda takkeli bir adam vardı ve ben bunun imam olduğunu anlamayacak kadar saf değilim.

"Anne?"

Anneme bakışlarımı çevirmiştim ki tanımadığım birkaç kişi daha girdi. Bunlar da şahit falan mı olacaktı? Bundan niye haberim yoktu? Neden her şeyden en son benim haberim oluyor?

"Dini nikâhı şimdi kıyalım dedik."

Annemin ne dediğini anlamaya çalıştığım sırada nikâh için benim dışımda herkesin hazır olduğunu fark ettim. Her şeyden olduğu gibi, bundan da kaçışım yoktu. İç sesim olaya hemen müdahil oldu; En azından Müslüman, bu da bir şeydir.

***

"Çok değişik."

Kendi kendime bunu mırıldandığım sırada dualar da bitmiş, herkes çoktan dışarı çıkmıştı. Benim de kendimi toplayıp dışarı çıkmam gerekirdi ama yalnızca ayağa kalkabilmiş ve hemen sonrasında koltuğa çökmüştüm.

"Ne?"

Yerimde rahatsızca kıpırdanınca, anca kendime gelebildim. Artık Allah katında evliydim. Resmiyete ise bir hafta sonra evli olduğum geçecekti. Yaptığım şey yanlışmış gibi hissedince, tüylerim ürperdi. Gözlerimi ona doğru çevirdim. Ben Burak'la evli olamazdım. O benim artık helalim falan olamazdı. Hayır, olmamalıydı.

"Yani sen şeysin ya..."

Yanıma oturup ellerimden tutunca tuhaf hissettim. Geri çekmek istesem de artık buna bir bahanem kalmamıştı. Daha onbeş veya yirmi dakika önce ellerimi tutmasına izin vermediğim adam, şuan izin verip vermememi umursamadan özgürce bana dokunabiliyordu. Bu ne cesaret?

MÜSTAKBELİMNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ