~14. BÖLÜM~

114K 4.9K 553
                                    

-BURAK'IN AĞZINDAN-

Deli gibi âşıktım ona. Bakmaya kıyamıyordum, yanına beş metre uzaktayken bile kalbim kendine düzensiz bir ritim tutturup, ağzımda atıyordu. Midemde sanki solucanlar geziniyor, göz bebeklerim, dünyanın en değerli elmasına bakıyormuşcasına parlıyor, ciğerlerim nefes alamaz hale geliyor ve bir yerden sonra tıkanıp pes ediyordu. Hadi ama! Erkek adamda bu tür şeylerin olması normal miydi? Bu tür şeyler sadece kızlarda olmaz mıydı?

Gözlerimle onun ela çöllerinde gezintiye çıkmışken, o sadece yerin krem renkli parkelerine odaklanmış, bir an bile bana bakmıyordu. Bundan nefret ediyorum. Göz temasından kaçınması hoşuma gitmiyordu. Çünkü o böyle yaptıkça onu daha çok istiyordum. Bir kızın peşinden koşmak ve çaresizce onu her gün daha fazla istemek ne demek bilemezsiniz. Bir tarafımı öfkeden delirtirken, bir diğer tarafımı perişan ediyordu. Aşk adamı değildim, bir kızın kalbini nasıl kazanırım bilmiyordum. Hayatımda ilk defa bir kıza benimle olmayı teklif etmiştim. O da şimdi, şuan. Bana ve aileme uygun olup olmaması umrumda değildi. Dindar bir kız olabilirdi, bunu aşmasına yardımcı olurdum.

Hâlâ dizlerimin üzerindeyken, dudağımı hafifçe yukarı kaldırdım, onu ilk gördüğüm gün aklıma gelmişti; Okul eteği ve gömleğiyle bir liseli.

Onu ilk gördüğüm gün... Çok güzeldi. Su perisi gibi saf bir güzelliği vardı. Masumane. Çevremdeki kızlarla onu asla kıyaslayamazdım. Benden bir yaş küçük kardeşimin, Bahadır'ın, okuduğu lisede okuyordu. O sıralar yeni İspanya'ya gitmiş, arada burayı ziyaret ediyordum. Yine Türkiye'ye geldiğim bir gün, Bahadır'ın veli toplantısına annemin ısrarıyla gitmiştim. Okulun bahçesine arabayı park edip indim. İner inmez bir kız çarpmıştı gözüme; sıralanmış banklardan birisine oturmuş, yanında oturan kızla kahkaha atarak bir şeyler konuşuyordu. O kahkaha atan dudakları...

Kumralımsı, kalçalarına kadar gelen salık saçları rüzgârda serbestçe uçuşuyor, ardından eliyle o harikulade saçlarını düzeltiyordu. Arabaya yasladığım bedenimi arabadan çekip, ayaklarımı okul bahçesine yönlendirdim. O sırada kahkaha atan kız, arkadaşının söylediği şeye gülmeye devam ederken, arkadaşı gözleriyle beni işaret etti. Ben, kızların her zaman yaptığı gibi bana bakıp kendinden geçecek zannederken, bana göz ucuyla iki saniye bile dolmadan bakıp, gözlerini tekrar arkadaşına çevirdi.

Ne yani, bu kadar mıydı? O an çok sinirlenmiştim. İlk defa bir kızın ilgi alanına girmiyordum. İlk defa bir kız bana bakıp da hemen yüzünü çevirmişti. Hem de ben bu kızı beğenmişken. O günden sonra o kızı aklımdan atamadım. İlk başlarda sadece bir takıntıydı. Ciddi manada takıntı. Ertesi gün tekrar gittim, Türkiye'ye geldiğim zamanlarda onu görmeden İspanya'ya geri dönmüyordum. Yanına gidip onunla konuşabilseydim, belki şuan daha farklı bir pozisyonda olurduk. Ama yapamadım, korktum. Belkide kendi egoma yediremedim. Hem İspanya'da yaşıyordum o sıralar ve Türkiye'ye iki ayda bir geliyor sayılırdım. Onu yalnızca sosyal medyadan takip edebiliyordum. Zaten son senesi olduğu için oralara pek girdiği de söylenemezdi. Ders çalışıyordu, hayali tıp okumaktı. Araştırdım, okul numarası, ders notları, sevdiği sevmediği herhangi bir şey, hobileri, fobileri, akla gelebilecek her şeyi ama her şeyini bir zaman sonra biliyordum. Bu güzel bir şey değildi. Hemde hiç. Ama aklıma koymuştum, bu kız benim olmalıydı. Akıllıydı. Biraz da çılgın. Kendi doğruları vardı, özgüvenliydi. Yanıma yakışıyordu, çok güzeldi. İnatçının tekiydi ama benim olacaktı. Çünkü ben ondan daha inatçıyım. Ona defalarca ihanet etmiş olsam bile onu saplantılı bir şekilde seviyorum. Bankta öpüştüğüm kız sadece bir tanesiydi. Evet, ben Suada'yı gördükten sonra ve hatta ona deli gibi âşık olduktan sonra, onu defalarca başkalarıyla aldatmıştım. Bu nasıl bir sevgiydi? Bana güvenmeyecekti! O banktaki kızı öptüğüm için bana güvenmeyecekti! Aptal Burak!

MÜSTAKBELİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin