~20. BÖLÜM~

103K 4.2K 216
                                    

Halüsinasyon falan görmüyordum. Şuanda bana doğru yaklaşıyordu ve dudaklarımı gözlerinin hedefine almıştı. Sol eliyle çenemi tutarken diğer eliyle yerden destek alıyordu. Dudaklarımızın arasında iki üç santim kalırken, kokusu burnuma daha çok çarptı ve beni dün geceye götürürdü. Beni taciz ederek dudaklarımı öpecekti. Peki, şuanda ne yapıyordu? Yapıyorduk? Zihnimde o sahneler tüm tazeliğiyle dururken onun öpmesine izin falan veremezdim. Burak'ı göğsünden ittirdim ve ayağa kalkarak ön bahçeye doğru koşmaya başladım. Arkamdan "Suada!" diye bağırsa da umursamadım. Gözyaşlarım gözlerimden vize isterken onların biletlerini çoktan yanaklarıma kesmiştim. Hıçkırıklarımı yutmaya çalışırken boğulacağım diye düşünüyordum. Ön bahçeye geldiğimde herkesin kendi halinde olduğunu gördüm ve kimseye görünmeden sessizce eve girdim. Merdivenlerden hızla çıkarken, kapının sertçe kapandığını duydum. Açık bıraktığım kapıyı kapayan kişiye arkamı dönüp bakmasam da duraksamıştım. Arkamdan gelen ayak seslerini duymamak mümkün değildi. Ahşap zemine, kendinden emin adımlarını indirirken bana daha da yaklaştı. Hemen ayaklarımı harekete geçirdim ve koşmaya yakın adımlarla odama girdim. Burak da benimle beraber odama girecekken, kapıyı suratına kapattım ve kilidi iki tur döndürdüm. Kapının ardından öfkeyle nefesini dışarı veriyor, aynı zamanda da ağzında mırıldandığı küfürleri dışarı salıyordu.

"Kalbini kırmadan aç kapıyı."

Ama sinirli olduğu o kadar belliydi ki, anlaşılan bir iki tane derin nefes onu sakinleştirmemişti. Açıkcası korkuyordum. Göğsüm inip kalkarken, dilim damağım o heyecanla kuruyup kaldı.

"Ha-hayır."

Titreyerek bu cevabı verip, kapımın yanına oturdum. Dizlerimi kendime çektim, kollarımı bacaklarıma doladım. Başımı dizlerime gömerken, ağlamaya devam ediyordum. Benim normal bir nişanım olmamıştı ve normal bir evliliğim de asla olmayacaktı. Prensim neredeydi? Gelmeyecekti. Beni Burak'tan kurtaran bir prensim olmayacaktı. Zaten küçüklüğümden beri o çirkin cadıdan Rapunzel'i kurtaran prense ve onların musmutlu biten hikâyelerine, aşklarına özenirdim. Çünkü benim öyle bir prensim ve aşkım olmayacaktı. Ben sıradan bir insandım. Ama hikâyeyi,'cadı Burak' olarak değiştirirsek hala bir umut prensimi bekleyebilirim. Pekâlâ, saçmaladığımın farkındayım.

Burak'tan sonra zaten çok kötü olmuştum. Beni her şeyden uzaklaştırıyordu. Daha evlenmeden sınırlar koymaya başlamıştı. Mesela en son ne zaman ailemle huzurlu bir kahvaltı yapmıştım? Ne zaman Elçin'le keyifli bir şeyler yapabilmiştik? Peki, ne zamandır piyanomu zevksizce çalıyordum? En son ne zaman çalmıştım?

"Beni sinirlendirme, aç şu kapıyı."

Onun dediğini yapmaktan nefret ediyordum. Mesela o kursa gitmemi istemiyordu. Ama gizlice gitsem nereden bilecekti ki? Belki de gitmezdim, o kurs içimde bir heves olarak kalır, sonra geçerdi ama piyanomdan uzak kalmak, beni kilitli bir odaya tıkayıp günlerce aç susuz bırakmak gibiydi. O evde yokken çalardım, belki böyle yaparsam bir sorun çıkarmazdı.

"Sende istiyordun, inkâr etme."

Kafamı aniden dizlerimden çekerek ayağa kalktım, ben de mi istiyormuşum? Bu cümleden önce söylediklerini umursamamış, dikkatimi çekmesine izin dahi vermemiştim ama yüzsüzce 'Sende istiyordun' diyebilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Düşünmeden kapının kilidini açtım. Gerilmiş kaşlarıyla bana bakan suratına tokadı yapıştırdım. Ses tellerim birbirine dolanmış gibi hissediyordum fakat güzel olan bir şey vardı ki, ona tokat attığım için bu sefer pişman olmadım.

"Sende bunu istiyordun."

Başı hafifçe sağa doğru dönerken, sol eliyle yanağını tuttu ve başını bana çevirdi. Hayali dumanların çıktığına emin olduğum gözlerine inatla baktım. Sağ kolumdan sıkıca tutup, bana iyice yaklaşarak bedenlerimizi odanın içine soktu. Ne yapacağını korkarak beklediğim sırada, ani bir hareketle dudaklarıma dokundurdu dudaklarını. Gözlerim kocaman açıldılar. Burak gözlerini yummuş, beni öpmeye devam ediyordu. Bir iki saniye boyunca olduğum mimiklerde ve pozisyonda kalakaldım. Ayaklarım onun bana yaklaşmasıyla gerilediğinde kendime geldim ve Burak'ı göğsünden ittirmeye çalıştım. Gözlerini açarak beni duvara yasladı. Şimdi dudaklarını dudaklarıma hissettirmek istercesine sert darbelerle öpüyordu. Omuzlarını rasgele yumruklamaya başladım. Daha fazla ileriye gitmeyip dudaklarını benden ayırınca, derin bir nefes aldı.

MÜSTAKBELİMWhere stories live. Discover now