~22. BÖLÜM~

104K 4K 514
                                    

Nasıl yani? Bu nasıl olabilirdi? O kız Ayşe olamazdı. Olmamalıydı. Gözlerim istemsizce dolmaya başlarken niye dolduğunu anlayamıyordum. Ağzımdan bir hıçkırık kaçtı, ağzımı hemen elimle kapattım. İnanamıyorum sana Burak! Hele Ayşe? O öyle bir kız değildi ya da en azından öyle olmamasını diliyordum. Bu... Bu ne kadar da iğrenç bir şeydi böyle? Beni lise dörtte gören ve o zaman sözde aşık olan adam, bana sözde aşıkken başkasıyla öpüşebiliyordu ve ironik olan durumsa; öpüştüğü bu kız, benim yeni tanıştığım ve arkadaş olarak kabullendiğim kız oluyordu!

Yanağımdan süzülen gözyaşımı başparmağımla silip, kendime kızdım. Benim Burak'tan nefret etmem gerekiyordu ama aptal gibi yine onun için ağlıyor, onun beni üzmesine izin veriyordum. Aslında ben onunla tanışmadan önce başka bir kızı öpse bile, o beni tanıyarak ve sözde 'âşık' olduktan sonra bunu yapmıştı. Birde onları öpüşürken görmüştüm. Gözlerimi yumdum ve zihnime o anlar doluştu. Daha fazla dayanamayarak gözlerimi açtım ve bu anları zihnimden silmeye çalıştım ama benim silgim, bu anları silebilecek kapasiteye sahip değildi. Sonra o dudaklarıyla beni öpmüştü değil mi? Dişlerimi sıkmaya başladım. Onun öpmesine nasıl izin vermiştim? Nasıl verebilmiştim?

Ama sakin olup, olaya doğru bir bakış açısıyla bakarsam, ben izin vermemiştim. O beni zorla öpmüştü. Dişlerimi serbest bıraktım. Burak'ın kirli çamaşırlarını nasıl görmezlikten gelecektim? Sadece Ayşe de yoktu geçmişinde. Ve bu ihtimalleri düşündükçe, onun geçmişini tahmin ettikçe evlilikten daha da soğuyordum. Sonra Ayşe'yle olan arkadaşlığımız ne olacaktı? Ona baktığım zaman aklıma aralarındaki temas gelecekti ve yine kendimi üzecektim. Onunla arkadaş kalmak ve bu ilişkiyi daha da ileriye taşımak falan istemiyorum.

Peki, şimdi nasıl davranmalıyım? Duymazlıktan mı gelmem gerekir, yoksa karşılarına çıkıp ikisine de okkalı bir tokat falan mı atmam lazım?

Aynaya doğru dönüp, son kez kendime baktım ve gözyaşlarımı sildiğimden emin oldum. Derin bir nefes alıp dişlerimi sıkmamaya çalışarak perdeyi tuttum. O sırada kabinin içindeki tabureye eteğimin kısa kuyruğu takılıp, tabureyi yere düşürdü.

"Suada?"

Perdem açıldı ve Burak bana anlamsızca bakmaya başladı.

"Ne oldu hayatım?"

'Hayatım' kelimesine karşı şaşkın şaşkın suratına bakmaya başladım. Ne olduğunu anlamadan elimden tutup, kabinden dışarı çıkardı beni.

"Çok güzel olmuşsun."

Kaşlarını indirip, masum bakışları altında bana gülümseyince, daha fazla dayanamadım. Hiç beklemediği bir anda sağ elimle suratına tokat attım. Sinirden elim ayağım titriyordu. Yan tarafa dönen kafasını çok beklemeden bana doğru çevirdi. Çene kemikleri belirginleşmiş, irisleri büyümüştü.

"Ne yapıyorsun sen?"

Öfkesini gizlemeyi başardı. Bu sefer bağırmadı, kendini tuttu. Hayret.

"Ne yapıyorum öyle mi? Sizi duydum! Bu bile az sana."

Gözlerimle Ayşe'yi buldum. Hâlbuki o, Burak'la benim evlendiğimi nereden bilebilirdi? Son zamanlarda yaptığım gibi avucumu alnıma çarptım. İkisi de ağzını açıp bir şey diyemedi. Bu duruma daha da sinirlendim.

"Bir şey desenize. Niye susuyorsunuz?"

Satış elemanı, bizi yadırgar nitelikte eliyle ağzını kapadı. Herhalde gelinlik alışverişine gelip de kavga eden ilk çifttik.

"Suada... Ben-"

Ayşe yere bakarak konuşuyor, dudaklarını ısırıp doğru düzgün konuşmaya cesaret edemiyordu.

MÜSTAKBELİMWhere stories live. Discover now