~29~

12K 1.2K 948
                                    

Dışarıda durmaksızın yağan yağmur onu karamsar bir havaya sokuyordu. Yağmuru sevmezdi. Ki bu günlerde çok yağması, nefret etmesine yol açıyordu.

Arabanın sıcak havası onu uykuya itiyor, güzel gözlerini kapatmamak için kendisiyle küçük çaplı bir savaşa giriyordu. Neyse ki arkadaşının arabayı durdurmasıyla  eve geldiklerini anlayıp doğruldu.

"Teşekkürler. Yağmurun beni ıslatmasına izin vermediğin için."

Taehyung anlayışla gülümsedi.

"Yağmurdan hoşlanmadığını biliyorum Jimin-ah."

Jimin ruhsuzca kafasını salladı. Taehyung çocuğun inmesine izin vermeyerek kolunu tuttu.

"Akşam seni arayacağım."

Jimin ensesini kaşıyarak her defasında onu hatırlatmaya mecbur bırakan arkadaşına baktı.

"Taehyung-ah telefonum..."

Taehyung Jimin'in ona hatırlattığı şey ile sinirle gözlerini yumdu. Her defasında bunu unutmak canını sıkıyordu.

"Üzgünüm kaybolduğunu unutmuşum. Sahi telefonundan hiç haber yok mu?"

Jimin üzgünce kafasını salladı. Telefonunu okulda kaybetmişti veya bir yerde unutmuştu. Jungkook'tan sonra aklını bir türlü toparlayamadığı için bu ona bir nevi ceza olmuştu. 2 haftadır telefonu yoktu.

"Maalesef ve artık haber geleceğini de sanmıyorum. Yeni bir tane alsam iyi olacak."

Sıkıntıyla nefes verdi ve geniş kapşonunu ıslanmamak için kafasına geçirdi. Daha sonra arabanın kapısını açarak indi. Buğulu camdan dolayı görüntüsü belirsiz olan arkadaşı ona el sallayınca o da bir kaç saniyeliğine el sallayarak evine koşar adımlarla ulaştı.

Kapıdan girer girmez ıslak montunu çıkarıp odasına çıktı. Yine son 2 hafta olduğu gibi soyutluyordu kendini her şeyden. Uyumak istiyordu fakat uyuyamıyordu. Gözlerini her kapattığında gözünün önüne gelen görüntü her gece ağlamasına sebep oluyordu.

Bir erkek bu kadar sık ağlar mı dersiniz belki fakat onun hissettiği acıyı bir ağaç hissetse yapraklarını döker, güneşe küserdi.
O da küsmüştü. Kendisine alıştıran sevgilisine küsmüştü. Gerçi hâlâ sevgilisi miydi orası meçhul.

Islak kıyafetlerden kurtulup kendini yatağına attı. Başka bir şeyler düşünmeliydi artık fakat ne kadar denese olmuyordu ve olmayacak gibiydi. Giderken Jungkook'a neşesini bırakmış gibiydi. Neşesi de onunla birlikte gitmiş, gelmeyecekti.

Büyük camından şiddetini azaltmış yağmuru izledi. O, nefret ettiği yağmurun karanlık havada cama vurmasını izlerken kapısı beklediği kişi tarafından çalınmıştı. Annesinin her akşam odaya gelmesine alıştığından kafasını ona doğru çevirmedi.

İçeriye nazik adımlarla giren annesi oğlunun 2 haftadır bu kadar durgun olmasının sebebini hâlâ bilmiyordu. Fakat Jungkook'un hiç arayıp uğramaması konunun ne olduğunu belli etmişti. Jiminle konuşmak için her gece uğraş veriyor ama asla çocuğun ağzını açamıyordu.

"Sana yemek getirdim Jimin-ah lütfen kendini aç bırakma."

Kafası hâlâ cama dönük çocuk, annesinin odaya yavaş adımlarla girip hazırladığı tepsiyi yatağın üzerine koyduğunu yatağındaki hareketlilikle anladı. Annesinin gitmesi için kafasını salladı fakat üzgün kadın dizlerini kendine çeken çocuğun yanına oturdu.

BAĞIMLI / JİKOOKWhere stories live. Discover now