~30~M~FİNAL~

17.4K 1.2K 1.7K
                                    

Denemeye cesaretin olduğunda işte o zaman istediğini alırsın. Onun için bu imkansızı denemekti fakat ölümü denemekten daha iyi değil miydi?

İğnenin etkisi yüzünden sallanarakta olsa çıkışı buldu. Daha sonra kliniğin önünde bir merdivene oturarak kendine gelmeyi denedi. Başını öne eğip gözlerini ovuşturdu.

Daha fazla vakit kaybedemezdi. Onu çok özlemişti. Onun için geçen her saniye sanki ölen birinin yaşamından çalınan son saniyelerdi. Kolundaki saate baktı ve okuldan çıkmadan ona yetişmesi gerektiğini kavradı.

Apar topar oturduğu yerden kalkarak arabasına ulaştı. Arabaya biner binmez çalıştırdı fakat bu sersemlikle küçük veya büyük bir kaza yapmadan asla ulaşamazdı onun yanına.

Derin bir nefes alarak arabasını park ettiği yerinde bırakarak kilitledi. Yürüyerek gitmek onun için en iyisi olacaktı. Telefonunu cebinden çıkarıp alışık olduğu ismi yeniden aradı. Sonuç yine tahmin ettiği gibiydi. Jimin açmadı. 

Bu durum onu hem endişelendiriyor hem de kızdırıyordu. Günlerdir aklındaki tüm düşünceleri esir alan kişiyi bugün görmek zorundaydı. Eğer bugün göremezse kafayı yiyecekti.

Adımlarını hızlandırdı. Okul çıkışına yetişmek, onu yalnız yakalamak zorundaydı. Adımları gittikçe hızlandı ve koşmaya başladı. Artık önünden kim geçiyor, kime çarpıyor umursamıyor; ulaşacağı tek yer olan Jimin'in yanına gitmek için sabırsızlanıyordu.

Nefes nefese okulun çıkış kapısına ulaştı. Nefesini düzenlemek adına eğilerek derin nefesler alıp vermeye çalıştı. Okul yavaş yavaş dağılıyordu ve gözleri delicesine özlediği bedeni arıyordu.

Birbirine çarparak ve gülerek kalabalığın içinde haraket eden çocuklar Jungkook'un dikkatini dağıtıyor, tek bir yere odaklanmasını zorlaştırıyordu.

Sonunda hareketli bedenler arasında kısa ve iyice zayıflamış bedeni görünce boğazı düğümlendi, gözleri karardı. Sanki asla dokunamayacağı güneşe bir defa dokunmuş gibiydi. Kül olmuş gibi...

Garip olan ise 2 hafta boyunca daha fazlasını hissedemeyeceğine emin olduğu acının, onu görünce ikiye katlanmasıydı. Onu dayanamayacak kadar çok özlediğini bütün hücrelerine kadar hissetti.

Jimin okulun kapısına doğru küçük adımlarla ilerliyordu. Kafası eğik, gözleri yeri izliyordu. Omzuna çarpan insanları önemsemiyor, çünkü hissetmiyordu. Duyguları gittikçe körelen bir insandı sanki. Ne acıyı, ne de mutluluğu hissediyordu.

Kafasını yerden kaldırdığı anda kahvenin en güzel tonu olan, delicesine özlediği, her gece unutmamak için güçlükle hafızasında canlandırdığı gözlerle karşılaştı.

Onu öylece karşısında gördüğü an kanı dondu, kalbi sızladı. Onu görmek her ne kadar acı verici olsada kendisinde bıraktığı derin yaralar ona baktıkça kapanıyor gibiydi. Kendine kızıyordu çünkü deli gibi muhtaçtı ona.

Jungkook'tan birkaç metre uzakta öylece durmuş gözünden istemsizce akan yaşlarla ona bakıyordu. Jungkook'un gözleri ise ona bakarken çaresizliğin sözlük anlamıydı. Okul her geçen dakika daha da boşalmaya devam ederken sonunda etrafta Jungkook ve Jimin'den başka kimse kalmamıştı.

Jungkook'un özlemini anlatmaya kelimeler yetmezken 10 adım uzaklığındaki çocuğa sarılamıyordu. Korkuyordu onu hem fiziksel hem de ruhsal olarak incitmekten deli gibi korkuyordu.

Bir adım attı ağlayan çocuğa doğru. Bir adım daha ve bir adım daha... Karşısındaki minik beden kıpırdayamıyor sadece sessizce ağlıyordu. Kelimeler iki beden arasında intihar etmişti sanki.

BAĞIMLI / JİKOOKحيث تعيش القصص. اكتشف الآن