24.Bölüm- Yemin

En başından başla
                                    

Çok az gerçekleştirdiği bu eyleme -daha doğrusu gülümsemeye- bütün varlıklar saygı duyuyordu.

"Hoşlanmadığını söyle güzelim."

En az benim kadar uykulu çıkan ses kulağıma güzel bir ninniyi anımsatırken omuzlarımı silktim ve daha da boynuna sokuldum. Tüm bedenim onun erkeksi kokusu ile rahatlamıştı ama daha fazlasını istiyor gibi davranıyordum. Bedenim çıplaklığını önemsemeden Çağın Gürsoy'a ait olmuş gibiydi.

"Konuşmadığın zaman daha çekicisin." dedim aynı mayışmış ruh halini üstümden atamazken.

Biliyorum dudaklarımdan çıkan kelimeler aslında gerçekleri dile getirmiyordu ama bunu Çağın'a söylemek istemiyordum. Aslında onun hiçbir hali beni rahatsız etmezken en çok konuştuğu zamanı seviyordum. Dudaklarından boş bir kelime çıkmasına izin vermiyor ve kelimelerin ne kadar değerli olabileceğini gösteriyordu. Böyle bir gecede bile farklı konuları konuşmamı sağlamıştı ve girdiğim o şoktan yavaş yavaş çıkmamı sağlamıştı. Ona karşı büyük bir borcun içine girdiğimi biliyordum ve konuyu dağıtmaya çalışıyordum.

"Bazen adının pinokyo olması gerektiğini düşünüyorum."

Mırıltılı sesi ile kendimi daha da boynuna gömdüm ve ne söyleyeceğimi bilemediğimi belli ettim. Sonuçta ben uzun ve sonsuz gelen bir süredir sadece yalan söylemeyi öğrenmiştim. Kimseye belli etmemek istediğim duyguları yalanlarım ile usulca örtmüştüm. Zamanla belki Pinokyo gibi burnum büyümemişti ama ruhum yavaş yavaş solmuştu. Aldığım darbeler ile kendimi hayata karşı kapatmıştım.

"Keşke bir masalın içinde olsam..."

İşte o soğumaya başlamış küvetin içinde çok kısa süredir tanıdığım adamın kollarında yıllardan beri dilediğim tek hayali söylemiştim. Bir masalın içine hapsolup sadece mutlu sonumun gelmesini istediğimi Çağın'a dile getirmiştim.

En sonunda kemikli parmaklarının hareketi söylediğim cümle ile yavaşlarken kendini düşüncelere adamış gibiydi. Beni kırmadan belki de bir yanıt arıyordu ama ben gerçekleri biliyordum bu yüzden yüzümü ona doğru kaldırdım. Tahmin ettiğim gibi bakan buğulu buz mavileri kendi gözlerimle odaklarken sudan dolayı buruşmuş parmağımı çenesine koydum ve başımı anlayışla salladım.

"Biliyorum Gürsoy, biz masalın içinde olamayacak kadar gerçekleri tattık."

Cümleler dudağımdan döküldükten sonra Çağın başını evet anlamında salladı ama sanki bir şey hatırlamış gibiydi. Ona yapışık bedenimi yavaşça suyun içinde kaydırdı ve aniden ayağa kalktı. Üzerinden akan suları umursamadan küvetin dışına çıktı ve odama girdi. Dolapların açılıp kapanan sesleri kulağıma iliştikçe Çağın'ın eksik varlığı ile bedenim titredi ve bacaklarımı kendime doğru çekip ısınmayı denedim.

Bu küçük çabam hiçbir işe yaramazken Çağın en sonunda elinde temiz gri bir kazak ile gelmişti. Bana çok büyük olacağı belli olan kazağı ve üstüne iliştirdiği siyah erkek iç çamaşırını görünce soran gözler ile ona baktım.

"Hadi seni giydirelim."

Suyun içindeki güzel saatlerin artık bittiğini fark ederek kafamı salladım ve ağrıyan bedeniminden sular süzülerek ayağa kalktım. Çağın'ın bakışları sanki bana saygı gösterir gibi başka tarafa odaklanırken dudaklarıma gözükmeyecek kadar küçük bir gülümseme canlamıştı. Ondan beklemediğim kadar nazik olan bu adama karşı göğüs kafesimin içinde bir sıcaklık yayılmıştı.

Bedenini arkaya çeviren adama son kez bir bakış atıp elindekileri yavaşça giymeye başladım. Sütyen giyemeyecek kadar zarar görmüş kaburgalarım ve hareketimi kısıtlayan bacaklarımı kullanarak en sonunda dizlerime kadar gelen gri bol kazağı ve iç çamaşırı giymiştim. Islak sarı saçlarım normalden daha koyu bir şekilde sırtıma yayılmışken sırılsıklam duran pantolonu ile hasta olabilecek Çağın'ın sırtına elimi vurdum. Yapılı omzu benim küçük parmağım ile anında bana dönerken üzerimi incelemesine izin verip konuşmaya başladım.

Varoluşun HissiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin