16.Bölüm- Öldüren Yalnızlık

58.3K 3.3K 1.3K
                                    

İyi akşamlar VH'ciler,


Nasılsınız?


Oylamalar tamamlandığı anda gelmeyi denedim. Eğer benim bir makine olduğumu düşünüp hemen yayınlamamı bekleyenler varsa maalesef üzgünüm. Herkes gibi tatilini yapmaya çalışan bir öğrenciyim ve fedakarlıklar yapsam da bu tatile benim de ihtiyacım var.


Yeni bölüm 500 oy alınca gelecek.


Bu bölüm beni son zamanlarda çocukluk resimleri ile güldürmeyi başaran insana...Seni çok seviyorum Şahikom. Bu gece yollayacağın resimleri heyecanla bekliyorum ve burdan senin için adı B ile başlayan insana selamlarımı iletiyorum.


Bölüm Şarkısı: Cem Adrian- Yalnızlık

Multimedya: Çağın Gürsoy, Ada Solmaz ve Enes Erdem


İyi okumalar....


Camdan dışarı bakıyordu.


Gözleri hiçbir şeyi görmek veya kulakları hiçbir cümleyi duymak istemiyordu. Yaşadığı hayat öyle ağır bir şekilde ellerinden kayıp gitmişti ki, ruhunu kaybetmişti. Küçük kalbinin içindeki o büyük ruhu kaybetmişti... Mutluluk denilen o hissin ne olabileceğini hatırlamıyordu bile. Getirildiği bu soğuk ve yalnız oda da aylardır camdan dışarıya bakıyordu. Zamanın geçmesini ve  hayatının biteceğini o anı yaşamak istiyordu.


"Yine mi buradasın?"


Gözleri en sonunda camdan uzaklaşırken son birkaç aydır yanına gelen çocuğa bakışlarını sundu. Siyah saçları ve açık yeşil gözleri olan çocuk yine onu yalnız bırakmazken sadece sessizliği istiyordu. Ruhunu aramak için arzuladığı o sessizliği...


Bakışları ile yalnızlığı istediğini anlatmak istese de çocuk hala anlamamış gibi yanına ilerliyordu. Çocuğun çelimsiz bedeni kendi yanına iyice yaklaşırken hafifçe gerildi ve uzaklaşmasını bekledi. Bu aptal çocuk hala onu anlamazken ince bacakları ve ona baya büyük gelmiş olan tişörtünden sanki rahatsız olmuyormuş gibi karşısına geçip bağdaş kurdu. Solmuş ve bağcıkları parçalanmış ayakkabılarına uzun bir süre baktıktan sonra yeşil gözlerini ileriye odakladı.


"İnsanlar seni merak ediyor. Kimse nereden geldiğini bilmiyor. Onları susturmayı deniyorum ama herkes seni konuşuyor." dedi suçluluk dolu ses tonu ile sanki utanırken.


"Biliyorum, burayı sevmiyorsun. Büyük ihtimalle aileni özlüyorsun. Onların sıcaklığını ve evinin kokusunu özlüyorsun. Sabahları sana sarılan o canlı bedenleri istiyorsun. Sevginin bir anlamı olduğu o zamanlara gitmek istiyorsun. Seni anlıyorum...Bir zamanlar bende senin gibiydim ama zaman ile buraya alışacaksın."


Çocuk sanki onu anlıyormuş gibi konuşmaya devam ederken aslında onu hiç anlamadığını bilmiyordu. O hayatını uzun süre önce kaybetmişti ve bu çocuğun istediği o küçük ayrıntıları istemeyecek kadar çok şey yaşamıştı. Aile sıcaklığı veya evinin kokusu neydi bilmiyordu. Annesine dair hatırladığı tek bir keskin anısı vardı ve o anıyı da zihninin en önemli köşesine derin bir şekilde gömmüştü.


"Beni tanımadığını biliyorum ve burayı sevmediğin için seni asla suçlamıyorum. Sadece bu kadar yalnız olup kimse ile konuşmaman beni üzüyor. Bir zamanlar bende senin gibiydim ve..."


Çocuk cümlelerine devam etmek için derin bir nefes alırken o ise hızlıca ayağa kalktı. Karşısındaki bu zavallı yeşil gözlü çocuk hiçbir şeyi bilmiyordu. Aptallıklarına uzun bir süredir göz yummayı denese de artık sabrı kalmamıştı.


Varoluşun HissiDove le storie prendono vita. Scoprilo ora