Geri Dönüş, Alıntı- İstanbul Tüyap

38.8K 1.3K 167
                                    

Uzun bir aradan sonra merhaba VH'ciler,

Nasılsınız?

Biliyorum bana çok kızgınsınız. Varoluşun Hissi'ni hak etmediği kadar yalnız bıraktım ama bunun bir nedeni vardı.

O da bir diğer kitabım; İmkansız. Bundan yaklaşık üç ay önce Müptela yayınları farkıyla İmkansız'ın yolculuğuna çıktık ve inanın kitap çıkarmanın bu kadar zor bir iş olduğunu hiç ama hiç bilmiyordum. Editlemeler, kapak, tanıtım ve daha birçok iş derken Varoluşun Hissi'ne ayıracak bir dakikam bile kalmadı. Tabi Varoluşun Hissi'ni yalnız bırakmam çoğu gece rüyama bile girdi.

Çağın Gürsoy ve Enes Erdem resmen beni yataktan kaldırıp bölüm yazmamı istiyorlardı...

Bu yüzden artık onları kırmak istemiyorum ve İmkansız'ın bugün İstanbul Tüyap'ta raflara kavuşması ile haftaya tam gaz bölümleri yayınlamaya başlacağımı sizlere söylemek istiyorum.

Beni hayallerime kavuşturmuş olan okuyucularımı bu kadar yalnız bırakmak inanın beni hala çok ama çok üzüyor. Umarım beni anlayışla karşılarsınız.

Son olarak da size çok önemli bir alıntı paylaşmadan önce benimle tanışmak isteyen İstanbul'daki okuyucularıma sesleniyorum.

İmkansız'ın yavaştan raflara kavuşması ile 19-20 Kasım tarihleri arasında Tüyap İstanbul'da saat 13.00'de 11 No'lu Müptela yayınları salonunda olacağım. İmkansız'ın ana karakteri olan Oğuzhan Karbi nam-ı değer Savaş Akgün'de yanımda olacak. Eğer beni görmek isterseniz, sizleri bekliyor olacağım kuzularım.

Ve işte şimdi alıntımız...


Küçük bedeni dayalı olduğu camın soğukluğu ile buz gibi olmuştu. Bedeninin bu soğukluğuna eşlik eden gözleri usulca camdan dışarı bakıyordu. Son birkaç aydır aşina olduğu mekan ona hiçbir his vermezken yetimhanenin dışında duran pahalı arabayı odaklandı.

Geçmişini yansıtan bu araba ile sırtını dikleştirdi ve bir an olsun bile bakışlarını oradan çekmedi. Arabanın içinden inen samimi ama sert ifadeye sahip olan adam ile küçük çocuk aylar sonra ilk defa bir tepki verdi.

Buz mavileri çok uzun zaman önceden kalmış anılar ile buğulanırken adamın gözleri olduğu cama kilitlendi.

Grimsi mavi gözler, açık kumral hafif dağınık saçlar... Küçük inanamadığı bu anın keskinliği ile oturduğu pervazdan ayağa kalktı. Yağlanmış sarı saçları kimseye izin vermediği için uzun dalgalı bir halde yüzüne düştü. Terk edilmişliği ve yalnızlığı temsil eden bu hali adamın yüzünde buruk bir ifadeye neden olmuştu. Bu acı dolu bakışları tanıyan oğlan daha da haşin bir yüz ifadesi ile camdan dışarı bakarken adamın yüz ifadesi hemen yumuşadı. Anın getirisi sıcak bir ifadeye sebep olmuş ve küçük çocuk adımlarını geriye doğru atmıştı. Görüş alanı her bir adımda adamı kaybederken kırılgan bedeni endişe ile dolup taştı.

Kimse ona gülümseyemezdi, neden geçmişinden gelen bu adam ona öyle bakıyordu ki?

Şu an tek bir isteği vardı. Duygularına kelepçe vurmuş o yaralı ruhu kesinlikle saklanmak istiyordu. Ailesini hatırlatacak hiçbir kişiyi yanında istemiyordu. Kaçmak için harekete geçtiği yatakhanede ne yapılması gerektiğini bilemiyordu.

Kişisel eşyaların var olmadığı bu alanda sadece yatakların küçük altlıkları vardı. Kendi yatağının dikkat çekeceğini düşünerek aylardır onu rahatsız eden su yeşili gözlü çocuğun yatağının altına girdi. Nefes alışları tozlu zemin ile rahatsızlık vermeye başlamıştı ama o şu anda bunu sorun edemezdi. Kaçması gereken adam dışında şu an hiçbir olayı büyütemezdi gözünde.

Yatakhanenin kapısı gıcırdayan bir şekilde açılırken nefes alışlarını iyice azalttı. Burnuna kaçan tozlar ve pislenmiş sarı saçları ilk defa onu rahatsız etmişti ve düzeltecek bir hale sahip değildi.

"Acaba oğlan nereye kayboldu?"

Aylardır duyduğu rahatsız edici çocuğun sesi ile ilk defa onu mutlu etti. Küçük bedenini tozlu yere daha da yaslarken sessizlikten başka yapabileceği hiçbir şey yoktu. Sadece bu anın geçip gitmesini ve o adamın karşısına bir daha asla çıkmasını istemiyordu.

Tekrar gıcırdayan kapı ile daha tok sesler yatakhanenin içine dolarken nefes alışını neredeyse kesecek kadar aza indirdi. Bir kadına göre daha sert çıkan bu adımlar onu iyice korkutmuştu ve sinen bedeni dışında hiçbir şey yapamamak çaresizlik gibi geliyordu.

"Daha demin buradaydı. Nereye kaybolmuş olabilir?"

Eski anılarını gözünün önüne getiren ses ile dolan gözlerini kapatarak saklamayı denedi. Her bir adım sesi daha da yakınına gelmişken kapattığı bir gözünü açarak tam önünde duran pahalı ayakkabılara baktı. Yakalanacağı emin bir halde kalbi çarparak atarken ayakkabılar ondan uzaklaştı. Bu küçük sığınağı artık ona yalnızlığı bahşetmezken rahatsız edici çocuğun sesi kulaklarına doldu.

"Galiba tuvalete gitti. Ben geldiğimde burada kimse yoktu."

Bu yanıtın yeterli olduğuna inanan müdür ve geçmişten gelen adam birkaç cümle mırıldanarak yatakhanenin dışına çıktılar. Rahatlayıcı bir nefes ile oğlan geçmişin ağır yükünden usulca kurtuldu ve tozlu zeminden silkinerek kalktı.

"Burada olduğunu anlamıştım."

Heyecanlı bir ses ile bakışları su yeşili gözlü çocuğa takıldı...


1)Sizce bu anı kime ait?

2)Çağın Gürsoy, Ada Solmaz ve Enes Erdem'i özlediniz? :)


Çok yakında geri döneceğim, hoşçakalın minnoşlarım!!!

Yeni bölüm ve Tüyap İstanbul hakkında soruları olan okuyucularım için;

Snapchat/Instagram: yagmuryilmazlar

Varoluşun HissiWhere stories live. Discover now