Ecem hala elinde tuttuğu örümceği bana doğru uzatarak "Şimdi ne yapacağız" diye sordu. Ecem'in elindeki torbayı alıp çadırın kapısına doğru gideceğim sırada Güneş'in ayağına takılarak yere düştüm.

Şuan içinde bulunduğum durumun hiçbir açıklaması yoktu! Zira şaşkın gözlerle bana bakan Güneş, korku dolu gözlerle Güneş'e bakan Ecem ve bütün hayal kırıklığıyla elimden düşen ve ağzı açılan torbaya bakan ben...Harika bir tablo!

-Siz iyi misiniz? Canım ikizim neden bana bu kadar korkunç bakıyorsun? Ve sen Arya hala kalkmamakta ısrarcı mısın?

-Çıııkk-mıışş mı? Yoksa hala orada mı Arya?

-Ne çıkmış mı? Neler oluyor burada? Arya kalk sende artık ayaklarım ağrıdı!

Hemen ayağa kalkıp yerde duran torbayı dikkatlice aldım. İçine baktığımda örümceğin hala orada olduğunu gördüm. Sanırım şuan benden mutlusu yoktu.

-Hala burada. Hiçbir yere gitmemiş.

-Ne var o torbanın içinde?

-Bu kadar meraklı olma canım ikizim. Çünkü o torbanın içinde ne olduğunu duysan engellediğimizi sandığımız savaşı bizzat başlatmış olacaksın.

-Arya ver o torbayı.

Ecem ile birbirimize bakıp aynı anda "Hayır" diyerek torbayı daha sıkı tuttum.

-Arya ve Ecem! Ya o torbayı bana verirsiniz ya da şu anda ikinizi de hem o güzel sabah uykumu böldüğünüz için hem de benden bir şeyler sakladığınız için sizi şuracıkta öldürebilirim.

Ecem hemen Güneş'in yanına gidip onu yere oturtturup bana hemen gitmem için kaş göz yaptı. Bende hemen çadırın fermuarını açıp dışarı çıktım.

-Arya Peyman!

Bana seslenen ve buraya doğru gelmeye başlayan müdürümüze ve elimde zorlukla tuttuğum torbaya bakıp kesinlikle bugünün kötü bir gün olduğu kanısına vardım.

-Müdür Bey?

-Umarım açıklamanız vardır. Zira tam 5 dakikadır sizlerin güzellik uykusundan kalkıp sıraya gelmenizi bekliyorduk.

"Emin olun çok güzel bir açıklamamız var. Siz bilmiyorsunuz ama biz sizi bir savaştan kurtardık. Sabah sabah nasıl bir güne uyandığımızı bir bilseniz Müdür Bey değil 5 dakika bir ömür boyu sırada beklemeyi tercih ederdiniz." Demek istesem de diyemiyorum. Kafa mı öne doğru eğdim.

-Şey.. Özür dileriz hocam.

Müdür Bey tam ağzını açıp bir şey diyecekken çadırdan kızgın bir boğa gibi Güneş çıktı.

-Arya! Hemen o torbayı bana ver?

-Güneş bak Müdür Bey de burada hadi gel biz sıraya geçelim olur mu?

-Sen sus Ecem! Şu torbayı bana ver hemen!

-Siz üçünüz neler karıştırıyor. Ne var o torbanın içinde? Ver bakayım onu bana Arya?

Şuan kesinlikle yerin dibine, en dibine, dibinin de dibine girmeyi istiyorum. Evet Arya... Şimdi ne yapacaksın... Güneş'e torbayı verirsem ve içinde bir örümceğin olduğunu görürse bu kamp alanını yerle bir eder. Ama eğer vermezsem beni yerle bir eder. Müdür Bey'e torbayı verirsen ve içinde örümcek olduğunu görürse "küçük bir örümcek için mi sabah sıraya 5 dakika geç kaldınız diye bizi azarlamaya başlar. Düşün Arya... Düşün..

-Neler oluyor burada?

-Ah Talha Bey. Ben de bir bilsem şuan burada neler oluyor. Arya? Kızım ne var o torbanın içinde?

ARKA DÖRTLÜWhere stories live. Discover now