Bölüm 5

138K 6.2K 418
                                    


Mutfaktan gelen seslerle bir güne daha açtı gözlerini Bedirhan. Duvarda asılı olan saate baktığında on olduğunu gördü. Yataktan kalkıp üzerini giyindi ve banyoda yüzünü yıkadıktan sonra mutfağa geçti. Dün olduğu gibi bugün de kahvaltı sofrası hazırdı. Sanki bir kadın elinin değdiğini kanıtlamak istercesine kahvaltılıklar bugün daha güzel ve lezzetli göründü gözüne. Normalde evde pek yemeyen adam buna çok kolay alışabilirdi ama alışmaması gerektiğini de biliyordu çünkü iki gün sonra kız gidecekti ve o yine tek başına kalıp kendi kahvaltısını kendi hazırlamak zorunda kalacaktı.

Tezgahta bir şeylerle uğraşan kız kendine doğru dönünce, "Günaydın," deyip kıza baktı. Dün gece yine kızın bağırışlarıyla uyanmıştı. Kabus gördüğünü biliyordu. Onu bu kadar etkileyen neydi bilmiyordu ama kızın bağırışları onun bile kendini kötü hissetmesine sebep olmuştu. Gece kızın kapısına kadar yine gitmişti ama sesler kesilince geri yatağına dönmüştü. Ne yapacağını bilememişti.

"Günaydın,"

"Ben taze ekmek alıp geleyim.." deyip evden çıktı Bedirhan kızın cevap vermesine fırsat vermeden. Taze ekmek olmadan  kahvaltının tadı olmadığını bildiği için her gün olduğu gibi bugün de almak için yola koyuldu.

Yıllardır dört bir yanını ezberlediği mahalleden geçen Bedirhan her zaman olduğu gibi pek kimseyi umursamasa da herkesin ona bakıp fısır fısır bir şeyler konuşmaları kaşlarını çatmasına sebep oldu. Yine konuşacak saçma saçan şeyler bulmuşlardır diye düşündü ve üstüne alınmadan fırına doğru yürüdü. Küçük mahalleler de herkes birbirini tanırdı ve fesat olanlar en ufak bir şeyde hemen dedikoduya başlarlardı.

Fırına giren Bedirhan tezgahta duran çocuğa, "Koçum bana iki ekmek ver." deyip sonra da parayı uzattı.

Ekmekleri poşete koyup adama uzatan çocukta, "Buyur Bedirhan abi," dedi gülümseyerek.

"Sağ ol." diyerek poşeti alıp fırından çıkan Bedirhan eve doğru yürürken babası yerine koyduğu adamın da fırında doğru geldiğini görünce dudakları yukarı doğru kıvrıldı. Bu ufacık tebessüm aslında onu ne kadar çok sevdiğini gösteriyordu. Ahmet babasını çok seviyordu. Baba gibi babaydı Ahmet babası. Zor birisiydi, hatta huysuzdu ama babaydı. Zor zamanlarında yanında olan adamdı. Babasının da en yakın arkadaşıydı Ahmet Erdal.

Bedirhan babasını kaybettikten sonra herkese mesafeli olmuştu. Kimseye güvenememiş ve kendine yaklaştırmamıştı. En iyi arkadaşları, ikiz kardeş olan Demir ve Emir'e karşı bile mesafeli olmuştu ama onlar hep bir yolunu bulup onun ördüğü duvarları yıkmaya çalışmış ve başarmıştılar. Zaten bir onlar bir de Ahmet babası vardı onun için. Gerisi boştu.

Kadınlardan nefret etme sebebi ise annesinin onu dokuz yaşında terk edip gitmesiydi. Tam annesine ihtiyaç duyduğu zaman da, küçük yaşta onu bırakmıştı. Bir anne oğlunu niye bırakır diye düşünüp durmuştu hep. Büyüyünce öğrendiği gerçekle de kadınlardan nefret etmişti, tiksinmişti. Annesi başka bir zengin adam için onu ve babasını, yuvasını terk etmişti. Canından olan canı bırakıp gitmişti.

Anne sevgisini hiç görmemişti Bedirhan çünkü annesi onlar ile beraberken hep mutsuzdu. Gözü hep yükseklerde olan bir kadındı annesi. Paraya, mala, mülke önem veren biriydi. Hiçbir zaman sevgisini görmemişti. Bedirhan'ın bu hayatta annesi de babası da, babasıydı. Ama gelin görün ki hayat geçiciydi ve babası da hakkın rahmetine kavuşmuştu. Onu tek başına bırakıp gitmişti. Fakat ona hep destek olup onun tüm kaba davranışlarına rağmen hep yanında olan Ahmet babası, arkadaşları Demir ve Emir vardı.

Bedirhan, "Günaydın Ahmet babam," deyip eğilip yaşlı adamın elini aldı, öptü ve tam alnına götürecekti ki yaşlı adam hızla elini çekmişti. Şaşıran Bedirhan kaşlarını çatarak bakışlarını yaşlı adamın yüzüne çevirdi. Ne olduğunu anlamamıştı.

Yaren'imWhere stories live. Discover now