_ Nasılsın bakalım Kerem bey?

Alayla duyduğu şeye kendiside güldü ve bir elini hareket ettirip geri bıraktı.

_ İyidir Onur.  Senden?

Onur onun imasına gülüp bir adım geri attı ve kollarını göğsünde bağladı.

_ Valla ben gayet iyiyim,  gördüğün gibi. Seninkilerden pek ses soluk yok. Lan yoksa bunlar senden kurtuldukları için sevinip aramayı falan bıraktılar mı?

_ Valla bilmem ki.  Severler beni ama tabi bilemeyiz bu sevgi nasıl, ne içerikli.  Artık bekleyip göreceğiz. Ama adamlarım sağlam adamlardır.

_ Mutlaka.  Senin yanında herkes çalışamaz değil mi? 

_ Adama göre. Tabi burdaki adamlık anlayışı da kişiye göre. Sen ne derece anlarsın bir fikrim yok.

Onur onun rahatlığına sinirlensede birşey demedi ve bunu belli etmek istemeden yeniden güldü.  Ama bu Kerem den kaçmazdı. Çünkü gülüşündeki farklı tonu bile hissetmiş almıştı çoktan. 

_ Sen şimdi adamlarını bekliyorsun doğal olarak tabi ama bence pek bekleme. Çünkü seni pek fazla elimde tutmayı düşünmüyorum.  Onlar arayıp bulana kadar sen yok olursun zaten. Küllerini ararlar burada. Tabi onuda bulabilirlerse.

Bu sefer biraz keyfi yerine gelsede Kerem aynı rahatlıktaydı. Kaşlarını kaldırdı ve omuzlarını indirip kaldırdı. 

_ Hadi bakalım. 

_ Sen beklemeye devam et o zaman.  Bende senin için güzel bir tören hazırlayayım. Alevli, parlak falan.  Adının ihtişamı geberirken de devam edecek merak etme. 

Onur ateş derken ellerini yumruk yapıp açmıştı ve gözlerini biraz büyütmüştü. Kerem o an dişlerini sıktı. Ama yine gülümsedi.

_ Adımın her zaman devam edecek olmasını bilmen çok güzel.  Sana çok şey katar. Dediğinle ne kadar çatıştığını da gösterir.

_ İstediğin kadar konuş Kerem bey. Zamanın hem bol hem de kısıtlı. Bakalım nereye kadar konuşacaksın.

Onur ona gülüp arkasını döndü ve ilerledi fakat aklına gelen ve gözüne takılan ile durup Kerem'e geri döndü.

_ Belki seninle birlikte Savaş da gelir.  Malum çok iyi anlaşırsınız siz. Ayırmak istemem.

Kerem'in gözü ondan yerde yatan Savaşa kaydığında kısılmıştı. Onur ise bunu gördüğünde daha da keyiflenerek çıkmış ve kapıyı kapatmıştı. Kerem bir anda yumruk yaptığı elini sıklığı dişleri ile sırtını dayadığı duvara vurdu.  Daha önceden vurduğu eli ile vurduğu için şanssızdı. Ama umrunda değildi. Çok fazla zamanının olmadığının farkındaydı! Biliyordu beklemezdi bu adamlar! 

*****

Ufuk çocuklara haber verdiğinde indikleri arabalara geri geçtiler; gerekli şeyleri aldıktan sonra.  Aynı arabalar ile ilerlerken adrese göre gidiyorlardı. Yer yakın değildi. Uzaktı. Zaten Kerem'in gittiği yerde belli bir yerde bitmişti. Arazi olduğu belliydi. Yolu yarıladıklarında dahi belli oluyordu nasıl bir yer olduğu. 

Farklı yerlere geldiklerinde geçmişlerdi geçen gün Kerem'in geçtiği gibi. Herşeye rağmen dikkat ediyorlardı.  Kerem'in telefonunu evde bırakmış olmasına öyle sevinmişlerdi ki.  Yoksa bu derece kolay olamazdı.  Çalan telefonu açmazlardı. Hattâ ortada telefon bile bırakmazlardı bu adamlar. En sonunda ileride gri büyük depoyu gördüklerinde yazan şeride ve telefona baktı. Orasıydı. Çevresinde arabalar ve adamlar vardı. Arabayı biraz daha yaklaştırdıklarında Ufuk yakın bit yerde durdurdu. Fark edeceklerini biliyordu.  İzleyen adamları kesinlikle vardı. Silahını alıp indi hemen ve peşine inen bir sürü adama döndü.

_ Bu depo! Zaman yok! Şuan görmüşlerdir büyük bir ihtimalle! Beklemiyor olsalarda müdahale edecek adamda silah da var! Kerem bey içeride büyük ihtimalle! Oraya yönelince beni koruyun! Çıkarıncada! Anlaşıldı mı?!

Herkes hemen silahını eline alırken onayladılar.

_ Hadi.

Ufuk önünü dönüp kenardan yöneldiğinde beklediği gibi kimi kişi elini alnına koymuş gelen olup olmadığını o an kontrol ediyordu. Hemen adımlarını hızlandırırken o kişiye doğrulttu namluyu ve ateş etti. Adam anında yere düşerken bir an ortam karıştı ve silah sesleri havada uçuştu. Ufuk ve diğer adamlar avantaj elde edip çoğunu indirdiğinde kimisi Onuru korkuyordu. Onlara iyice yakınlaştıklarında  çok adam kalmamıştı.  Ufuk beklemek istemiyordu. El hareketi yaptığında çoğu adam hedefi karşıya vermiş ve hızlıca ateş ederek dikkati üzerlerine almışlardı.

Ufuk koşarak kapıya yetiştiğinde kapıdaki kilide ateş etti üç el kilidin yere düşmesi ile kapıya tekme attı. Hemen içeri girdiğinde Kerem karşısındaydı. Birşey olmamıştı!  Şaşkınlığını görsede hemen yönelerdirdi!

_ Kerem bey hemen çıkmanız lazım efendim! Hemen! Zamanımız yok!

Kerem o an gururlandı. Canları pahasına yapmışlardı. Gelmişlerdi hemde böyle bir anda. Etrafa saklanacak korunacak bir şey olmadığında. Hemen başını salladı ve ilerledi. Ufuk elini beline götürdüğünde silah çıkartıp Kerem'e uzattı.

_Koruyoruz sizi. Ama bulunsun.

Kerem hemen alıp elini omzuna koydu ve sıktı. İlerleyecekken konuştu.

_ İçeride iti de alacağız Ufuk. Onuru da bu iti de burda bırakmayacağız. Alacağız.

Ufuk hemen onayladı ve içeri baktı.  Hiç görmediği adamı gördüğünde Kerem ile birlikte dışarı çıktı. Onur içeri giren adamı görüp adam yollasada az kişi kaldığından kendisini daha da koruma   aldırıyordu. Kerem onun yüzünü gördüğünde ise gülüp önündeki kendi adamlarının diğer adamları indirmesi ile ona yaklaştı git gide. Hemen yandan sezdiği bir hareketlenme ile oraya döndü ve Ufuğa gelen kişiye namluyu çevirip ateş etti. Adam yere düşerken önüne geri döndü.  Keyfi git gide atıyordu.

Bileğine yük binip sızlasada umursamadı. Böyle adamları olduğu için öyle gururlu öyle mutluydu ki. Ama şuanda öfke,  sinir doluydu.  Bu gülen yüzünden öyle belliydi ki.... O gülen yüzün altında öyle şeyler yatıyordu ki. Şuan karşısındaki adamın yüzünde yatan derin korku ve bilmemezlik gibi. Kerem silahı onun önündeki üç adama da çeviridiğinde arkasındaki adamlarında aynını yaptığını biliyordu.

_ Ya şimdi siz çekilirsiniz o itin önünden,  ya da... Ya dası yok! Beyniniz dağılır!

Adamlar silahlarına ateş ettiğinde Kerem kendine adamlarına dönüp bakmak istedi ama yapmayıp öfkeyle ilkine ateş etti hemen ve kendi adamları da karşılık verince dediği gibi hepsi yere yığıldı. Bu sefee rahatca arkasına döndüğünde birşey olmadığını gördü ve derin bir nefes ile karşısında ki adama döndü.  Feleği şaşmış gibiydi.

Elindeki silahı Kerem'e doğrulttuğunda Kerem kahkaha atarak gülmüştü. Yüksek kahkahası orada yakılanırken bir anda durdu ve elindeki silahı ustalıkla koluna nişan alıp tetiği çekti. Onurun elinden silah yere düşerken koluna yerleşmişti eli yüksek sesi ile. Kolunun acısı ile bağırmıştı. Kerem'e başını çevirdiğinde az önce ki gülen adam yerine şimdi dondurucu derecede soğuk ve sert bir yüz görüyordu.  Bunu hesaba katmamıştı!  Böyle olacağını hesaba katmamıştı!  Yoksa bu kadar adamla gelmezdi!  Kolundaki adı daha da yükselirken çarpan rüzgar tuz biber oluyordu buna.

Kerem onun acısıyla mutlu olsada, öfke sinir hırs içindeki her duygu bunun önüne geçiyordu. Silahını indirirken konuştu. 

_ Bir süre kullanamayacaksın. Elini de silahı da. Ha merak etme; gerek de kalmayacak zaten. Sana demek istediğimi bence artık anladın Onur.  Benim adamlarım var. Adamlarım. Seninkiler gibi koruma değiller. Sağ kollarım onlar benim.  Sen senin gibiler bu işin içindeki kimse bilmez bunu.  Ama artık gördün.  Sana anlatmaya bile yönelmediğim adamlarım. Neyse... Seninle maceramız yeni başlıyor.
Annemi de babamı da çok özlüyorum ama şuan yanlarına gitmeye niyetim yok. Ama sen bu kadar isteklisin ya, ben de seni kıramam, seni arkadaşlarının yanına yollayacağım. Hiç aklın kalmasın sende gideceksin. Aynı şekilde.....................................

YENİ BİR HAYAT (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now