35.Bölüm

1.8K 143 153
                                    

Herkese merhaba, biliyorum geciktim. Bu nedenle üç bölümü birleştirip öyle paylaşıyorum.

Bölüm Şarkısı Multide: WMYB

Son bir haftadır yaptığım gibi yine aksiyondan kıvranıyordum. Okuldan sonra direkt ders tekrarı ve ek olarak testleri halledip geceye kadar bilgisayarın başında çılgınlar gibi film izliyordum. Arada sırada kapıya dayanan Makbule Teyze'nin tabak yığınlarını yağmalamayı ve annemin öğütlerini es geçemezdim.

Sınavlar yaklaşana kadar ne kadar çok film izlesem kardı.

Tekrarlar nedeniyle sınav zamanları fazla zorlanmıyordum. Fakat ipin ucunu kaçırınca sınav zamanları sabahladığım zamanlar da olmadı değil.

Ertesi gün Turuncu Kafa'lı çocukla merdivenlerin başında burun buruna geldiğimde korkuyla dönüp bir saniye bile ardıma bakmadan kalabalık koridordan sınıfa ulaşmamla bir daha teneffüse çıkamama kararı almıştım. En azından tek başıma. Şu an yanımda birileri olduğuna göre diğer uçta ağzına attığı lokmayı beni çiğner gibi gözüme bakıp çiğneyen Turuncu Kafa'yı önemsememe gerek yoktu.

"Yemeklerin tadı hiç güzel değil!" diyen Zeytin'e baktım. Normalde biber hariç yemek ayırt etmezdi ama bugün çok söyleniyordu. "Çalışanlar değişti ondan olabilir mi acaba?" diye memnuniyetsizce homurdanan İlker'e "Ne zaman?" dedim. "Dönem açılır açılmaz diye biliyorum." derken bir kaşık daha aldı yemeğinden.

Yemeğimden bir kısmı daha çiğnediğim sırada bağıran Zeytin'le duraksayıp ona baktım."Kut kut atıyor kalbim."

"Ne diyorsun?" diye güldüğümde yanıma oturan Aykut'la çark eden düşüncelerim ile gülüşüm solmuştu bile.

"Espri anlayışından Defne gibi bir şey kaybetmemişsin," diye Zeytin'e sataşmaktan ilk anda bile çekinmedi.

"Niye buraya oturuyorsun o halde?"

"Canım istedi." diye yanıt veren Aykut'a yandan sinirli bir bakış attığımda "Arkadaşım yok," deyip yemeğine gömüldü.

"Hiç şaşırtıcı değil nedense!"diyen Zeytin'in ayağını alttan tekmelediğimde sıçrayıp bağırmıştı. Hemen arkasında oturan Yıldıraylar dönüp baktığında yüzü tam olarak bana dönük olan Keskin'e çatalımı kaldırıp sallarken sevimsizce gülmeyi ihmal etmediğimde gözlerini devirdi. O haline karşı dayanamayıp ciddi anlamda gülerken tekrar yemeğime döndüm.

"Olay, olay, olay! Bomba, şok, manşet artık siz söyleyin adı her neyse bunun..."

"Ne oldu?" diyen İlker'le sonunda ite kaka yer açabilip nefes nefese yanıma oturabilmişti Tuğçe. Yanındaki Nehir ise onun gibi gülüp duruyordu. "Rüzgâr!" diye seslendi zar zor hemen önde yemek yiyen gruba. Diğer sınıftan olanlar bizim masayı çok geçmeden markajına alırken "Hadi söylesene." dedim Nehir'e merakla.

Gülmekten o kadar kasılmışlardı ki tam nefeslenip biri lafa girecekken yine gülmeye başlıyordular. Yıldıray Zeytin'in diğer yanında oturan çocuğu-alt sınıftandı- yakasını tutup kaldırırken kendi oturdukları yere zorla oturtup hızla kendisi kuruldu.

"Artık biriniz söyleyecek mi?" diyen Aykut Arif'le birlikte sınıfça ansızın ona döndüğümüzde duraksadı.

"Lafın gelişi olaraktan canım! Farkındaysan mevzu aile arasında." diyen Aliş'in yanağına Ece, uyarıcı bir şekilde vurdu elinin tersiyle hafifçe. Her sınıfın kendi içinde uzak arkadaşlıkları da olsa özel bir olay olunca aile gibi olup dışarıdakileri dışlamanın farz olduğu bilindik bir durumdu.

KESKİNWhere stories live. Discover now