8.Bölüm

4.2K 661 83
                                    



İlker, az önce bana çarpıp hızını azaltarak kollarına gökten zembille düşmese de Keskin'den düştüğü belli olan Tuğçe'nin şaşkınlığını silmiş dansla birlikte koyu bir sohbetin kapısını sonuna kadar aralamışlardı.

Loş aydınlatmanın sardığı kalabalık mekânda yaklaşık bir dakikadır dans ettiğim Keskin'e sonunda ağzımı açıp bir şeyler demenin vakti olduğunu kestirdim. Dans eder misin, diye sorma gereksinimi hissetmedi bile.

"Ne yaptığını sanıyorsun?"

Müstehzi bir tavırla bakıp "Zeka geriliğin olduğunu bilmiyordum,"dedi.

"Ne?"

"Eylemleri gerçekleştirirken alt yazı geçmek gibi bir özelliğim yok.Ama madem anlamıyorsun istisna uygulayabilirim."

"Düz mantığını al, bir tarafına sok." Kalabalığın mırıltıları arasında alaylı gülüşü sivrilip kulaklarıma çarptı...

Topuklu ayakkabılarım sayesinde aramızda fazla boy farkı yoktu. Bir gökdelen geçirmemiştim ayağıma lâkin hiçte azımsanmayacak bir topuğu vardı. Elimi çekmek istedim ama tutuşunu sertleştirip iyice göğsüne yapıştırdı. Alaylı silueti bakış açımdan çekilmişti.

Müziğin sakinliği karşısında oldukça hırçındım. Demin ki mayışıklığım arkasını dönüp tüm hızıyla ayaklarını bir tarafına vura vura kaçmıştı.

''Bırak elimi...''

''Hiç bir şey merak etmiyor musun?''

''Neden bahsediyorsun?'' Gerçekleşmesini umarak bir kez daha ''Bırak.''dedim. Bırakmadı.

''Neden bahsettiğim gün gibi ortada. Sor hadi?'' Yüzünü görmüyordum ama alaycı hali solmuştu.

"Sana vakit ayırıp hakkında bir şeyler düşündüğümü mü zannediyorsun?'' Az önceki alaylı tavrına bu sefer ben tırnaklarımı geçirmiştim. Sıcak teni elimin altında gerildi.

Mekânın bahçeye açılan boydan boya cam olan kapısından, saatlerle birlikte katlanan havanın serinliği tüm salonu yalayıp geçti.

"Son şansın Defne." dedi yavaşça.

Dudaklarımı şu an ki tek güvencemiş dişlerimin kıskacına aldım. Hiç bir şey demedim, yalnızca sakin müzikle birlikte dans ediyorduk. Ama biliyordum ki son şansımdı. Son dedi ise sondu.

"Niye yaptın?"

"Senin teorini duymak isterim?"dedi.

"Hani cevap verecektin?"

Derin bir iç geçirdim. "Elimi yakarken amacın intikam değil, şakalaşmaktı." Bir an duraksadım. "Arkadaşlar birbirine şaka yapar.'' Keskin ile arkadaşlık kelimesinin kilitlenmesi yadırgayacağım türdendi. Sesime de bu durum gizleme gereği duymadan yansıtmıştım.

''Bingo!'' Dudakları kulağıma yakın olmasına rağmen güç duymuştum. Sesi hedefi on ikiden vurmanın hevesinden çok uzaktı. Sanki başka biri ile konuşuyordu.

Demek ki Zeytin ile doğru tahminde bulunmuştuk.

Keskin'in elleri gevşemişti, bana bakmıyordu. Olduğum pozisyonu muhafaza ederek merak dolu bakışlarla omzumun üstünden baktım. Baktığı yönde kısmi olarak tek tanıyabildiğim Aliş vardı. Aliş'i bugün ilk kez görmüştüm. Ben ona bakınca sakin müziğe yüksek sesini katıp "Defnee!" diye uzun olan boyuyla fark edilmiyormuş gibi zıplayıp bağırdı.

KESKİNWhere stories live. Discover now