33. Bölüm

1.7K 131 101
                                    

Herkese iyi bayramlar! Vote sınırı yok ama voteleyip başlarsanız çok sevinirim...

Bölüm şarkısı multimedya da: Destiny's Child-Lose My Breath

"Umarım tatil günleri disiplin kurulu işlemiyordur." diye yol boyu söylenen Tuğçe ile "Umarım," diye mırıldanmaktan kendimi alıkoyamadım.

Minibüs otelden ayrılmadan önceki alana park edilirken motorun susması ile herkes birkaç saniye sessizlik içinde kendini dinlendi. Nefes alışverişlerinden başka bir şey duyulmuyordu.

"Hadi inelim artık." diyen Keskin hareketlenince ön koltukta oturan Yıldıray arkasını dönerek araya girdi.

"Bu gece olanlar aramızda sır olarak kalacak. Anlaştık mı? Sınıfça bize özel küçük bir sır."

Yanımda oturan Rezzan'ı fark etti. "Tamam, sınıf sınırını biraz aşmışız ama bu gecenin bir sır olduğu gerçeğini değiştirmez. Ailelerimizin başımızın beladan son anda sıyrıldığını öğrenmesini buradaki kimse istemez değil mi?"

"Ay Türkiye'ye dönünce ballandıra ballanıra anlatmayacaksak ben boşuna mı akıttım bunca makyajı," diyen Tuğçe'ye herkes sinirli bir biçimde bakınca oturduğu yerde bacaklarını kendine çekti. "Tamam," deyip anlatmayacağı gibisinden ağzının içinde bir şeyler geveledi.

Başımın zonklayan tarafıyla yüzümü ekşittim. "Çocuk ne oldu peki?" diye elim benden bağımsız olarak şakağıma giderken "Hangi çocuk Defne?" diye soran Nehir'i duydum. "Evet, hangi çocuk?" diye hepsi birden bana bakıp sorunca birden bire ilgi odağı olmuş tüm gözleri üzerimde toplamıştım. Ne diyeceğim hakkında kendi içimde bir fikir birliğinde buluşamayınca sustum.

Yıldıray'la birlikte bir ön koltukta oturan Zeytin'in yüzündeki ciddiyet ve suskunluğuyla bakışlarımı kirli elime indirdiğimde "Yolda öylece düştüler ya onu merak ettim." diye söylenerek yalan söyledim. Başımı iki yana keyifsizce salladım. "İnelim mi artık, yarın daha doğrusu bugün erken kalkacağız zaten." dediğimde minibüsün birden açılan sürgülü kapısıyla döndük.

"Metin Abi..."

"Ya Metin Abi," diye kafasını salladı.

Biz ne yapacağımızı bilemez bir halde olduğumuz yerde dururken Adolf Hitler'e benzettiğim adam minibüsten inip Metin Abi'nin omzuna destek olurcasına sıktı. Yine bir şey demeden gittiğinde ne yapacağımızı bilemeden oturmaya devam ettik.

"İnin," dedi. Sesi kırgın bir insandan izler taşıyordu. Herkes hareketsiz durmayı sürdürünce daha sert yönünü ortaya çıkararak "İnin!"diye bağırınca ürperdim.

Yerde oturan Tuğçe ellerinin üstünde emekleyip minibüsün içinden inince hepimiz yavaş yavaş indik. Otelin bulunduğu taraftaki kaldırıma geçerken sürücü mahalinden inen Aliş de dolaşıp anahtarları Metin Abi'ye uzattı.

"Gerek yok, o kadar gidip geldiğinize göre kilitlemeyi de becerebilirsiniz eminim ki." Metin Abi dönüp yürürken onlar da minibüsü kilitlediler. Herkes başını önüne eğmiş temkinle Metin Abi'yi takip ettiğinde aniden durup bir merdivene oturunca biz de karşısında yarım ay şeklinde dizilip ayakta dikildik. Soğuktan titreyip kollarımı göğsümde kavuştururken Aliş dudaklarını endişeyle dişleyip iyice yanımıza yaklaştığında sonunda suskunluğunu bozmuştu Metin Abi.

"Ablam duysa ne olacağı hakkında bir fikriniz var mı?" diye başını kaldırıp bize sorgularcasına baktığında olamaz diye korkuyla mırıldanan Nehir'i zorlukla işittim.

KESKİNWhere stories live. Discover now