21. Bölüm

2.2K 209 63
                                    


Merhaba arkadaşlar! Bölüm sonu notunu mutlaka okuyun :) Voteleyip başlarsanız çok ama çok mutlu olurum bu arada.

Bölüm şarkısı multide var: More than this - Bölümle çok tatlış oldu, onu başa sarıp sarıp dinleyin.

Nefret dolu bakışları yüzümde gezinirken konuşma yetimi kaybetmiş gibiydim. Olur ya rüyanda, kaçmak istersin ama koştuğunda hep aynı yerdesindir, avazın çıktığı kadar bağırmak istersin ama boğazından tek bir kelime boğumlanıp havaya karışmaz. Aynı öyleydi, deli gibi gitmek isteyip bağırmak isteyip o ana çakılmak kadar berbat bir histi. Sadece baktı... Bir şey söylemeden dönüp uzaklaşınca "Keskin!" diye seslendim arkasından.

Ona seslenmem hiçbir etki yaratmamıştı, tam tersine az önce dibimde olan o değilmişçesine hızlı bir şekilde yürümeye devam ediyordu.

"Defne?" Hızla uzaklaşan sinirli bir Keskin ve şaşkın Zeytin arasında kalsam da tercihimi düşünmeden yaptım.

"Ben seni akşam arayacağım."

"Hey! Nereye gidiyorsun?"

Adımlarımın hızını ona yetişmek için artırırken çok geçmeden koşmaya başladım. Serin hava tenime çarparken sonunda yetişip iki elimle Keskin'in koluna yapıştım. Güçle onu çekince bana doğru döndü. Gözlerinde kırgınlık mı vardı?

Soğuk olan hava koşmaktan dolayı ciğerlerimi şişirmiş zorlanarak solumamı sağlarken güçlükle konuşmuştum.

"Yanlış anladın..." Dudaklarının kenarı budalaca kıvrılırken bakışları beni terk etmemişti. Tek kaşını kaldırırken "Yoksa sen mi teklif ettin?" dedi.

Söylediği söz üzerine bir süre kalakaldım. Soru sormaktan çok alay eder gibiydi. Aptal, yanlış anladığı tek noktanın bu mu olduğunu düşünüyordu? İçten içe dudaklarımı kemirirken ne diyeceğim konusunda bir fikrim yoktu. Tavrı rahatsız ediciydi. En iyisi, o beni kırmaya başlamadan konuşmayı sonlandırmaktı.

"Birbirimizden hoşlandıktan sonra kimin ettiğinin ne önemi var ki?"

Bunu beklemediği belliydi. Gülmekle durgunluk arasında bir ifadeyle bana bakarken bakışlarını üstümden çekip çevrede dolaştırdı. En iyisi uzatmamaktı. Bir anlık duygu karmaşası ile peşinden gittiğime pişman olmasam da, onun bu sözleri beni o pişmanlığa sürüklememiş adeta itmişti.

Dudaklarımı birbirine bastırıp "Benim gitmem lazım..." dedim.

Başını hızla salladı.

"Tamam, sana iyi günler."

Bir an sonra yüzünü buruşturup bana baktı. Kararmaya başlayan gökyüzüne bakıp gülümsedim. Renk körü olsa bile bu durumun yakınından geçemezdi.

"Umurumda değilmiş gibi davran tavırları ha?" Daha çok kendimle konuşuyor gibiydim. Ama beni duyduğuna emindim.

Eli direkt huzursuzluğunun kanıtı olarak saçlarına gitti.

"Hava tam olarak kararmadı." dedikten birkaç saniye sonra onu yalanlayan gök gürültüsüyle başımızı göğe çevirdik. Sanırım biraz sonra şiddetli bir yağmur başlayacaktı. Acele etmem gerekiyordu; bir daha ki otobüsü kaçırmak aptallık olurdu. Gürleyen gökyüzünden bakışlarımı alıp ona döndüğümde o da bana bakıyordu.

Yavaşça başımı eğip gülümserken "Sana iyi akşamlar." diye iğneleyici bir şekilde konuşup, ondan uzaklaştım.

"Aptal Keskin," diye kızgınlıkla homurdandığını duymamla daldığım düşüncelerden sıyrılıp güldüm.

KESKİNWhere stories live. Discover now