BAŞLANGIÇ

20.4K 1.2K 260
                                    

Merhaba arkadaşlar, bu bölüm daha çok karakterleri tanıtma amaçlıdır. İlk bölüm hemen her şeyi tüketen hikâyeleri pek sevmem de...

İyi okumalar *-*

Bölüm şarkısı multimediya da: Carly Rae- Call Me Maybe

Rüzgarın o tatlı esintisi saçlarıma karışıp benliğimi karşılarken, derin bir nefese karşı ciğerlerim sanki parmak ucunda gezinen bir kız çocuğunun hafifliğiyle dolmuştu. Gözümün önüne gelen saçlarımı başımı iki yana sallayıp savurduğumda ceketime daha sıkı sarındım ve adımlarıma hız kattım.

Kalabalık caddede zikzaklar çizerek ilerlemeyi hemen birkaç adım ötede bulunan sokağa yöneldiğimde kestim. Çok geçmeden görüş alanıma giren kütüphaneye o kadar hızlı ilerledim ki bir an sensörlü cam kapıya, kafayı gömeceğimden endişelenmedim değil.

Çocukluğumdan beri süregelen korkumun bendeki yansıması olarak arkamdan kapanan kapıyla saçlarımı tutup bir adım öne atıldım. Otobüs ve minibüs kapılarına saçımı kaptırma düşüncesi bile ürpermeme yeterken kendime işkence etmeye devam edip, trenin bulunduğu boşluktan raylara düştüğümü hayal edince gerginlikle girişteki kırmızı renk paspasa, ayakkabılarımı gürültülü bir şekilde silmeye başladım.

Yaptığım gürültüden rahatsız olan görevlinin bana ters ters attığı bakışları umursamadan ayakkabımın tüm köşelerini adeta paspasla cilaladım. Evet, bunu yaptım. Ayakkabı önemliydi sonuçta. Derin bir soluk verirken lacivert kazağımın altına giydiğim gömleğimin eteklerini çekiştirdim. "Huhh!"

Evet, işte şimdi hazırdım. Bütün bu hazırlığım birkaç adet yakışıklı ansiklopedi içindi. Yalnızlık seviyemi ölçen girizgahımdan sonra kütüphanenin alt katına inmek için hareketlendim. Bu arada danışmadaki adama elimi kaldırıp havalı bir selam vermeyi de es geçmemiştim. Bir şeyler homurdandığını işittim. Niyeyse aklıma gelen ilk ihtimal "Siktir deli." olmuştu.

Alt kata hızla indiğimde hemen hemen benim boylarımdaki bir kızla çarpışmamak için sağa kayıp parmak ucumda hafifçe yükselirken etrafı taradım.

"Defne, buradayım. Defneee! Defne, sol! Hayır, senin solun değil benim solum! Senin solun olsa öyle olduğunu söylerdim. Sol tarafa bak... Hah, Defne!"

Kulaklarımı aşındıran sesi yetmezmiş gibi elini deli gibi sallayıp kütüphanede boy vermeye çalışan Zeytin'in yanına hızlı adımlarla ulaştığımda kısık sesime bulaşan telaşımla konuşmaya başlamıştım.

"Görünüyorsun endişelenme!" dedim.

"Ne?"

"Ya da ben duyuyorum," diye diğer seçeneği sunduğum sırada omzumu silkip çantamı açık kitapların yığılı olduğu masanın üzerine bırakmıştım.

"Anlamadım?" dedi yüzünü buruşturup alık alık bana bakmayı sürdürürken.

"Defne buradayım diye o kadar çok bağırdın ki ya görünmediğinden ya da benim duymadığımdan endişelenmiş olabileceğini düşündüm açıkçası." dediğimde iri, yeşil gözlerine yerleşen boş ifade de bertaraf olmuştu.

"Ha anladım," diye mırıldanınca şüpheyle süzdüm onu. Ama alay dolu ifademin daha baskın olduğunu söyleyebilirdim.

"Tamam..."diye başını salladı. "Bir kısmını anlayabildim en azından. Evet ama bunu başardım," diye mağrur bir ifadeyle gülünce elimi geçiştirircesine sallayıp ceketimi çıkardım ona gülerken.

Bu arada kütüphanede azımsanmayacak bir kalabalık olduğu gözümden kaçmamıştı. Arka tarafta oturan muhtemel sevgili olan çift, hemen çapraz da elindeki gofreti Magnum reklamlarında bile olmayan efektle yiyen çocuk, çözdüğü deneme testinin sayfalarını yırtarcasına çeviren paranoid tip ve diğerleri. Tırnağını yiyip etrafa tüküren zayıf, kıvırcık siyah saçlı çocuk parmaklarının ucuna indirdiği yeşil hırkasını biraz daha çekiştirdi.

KESKİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin