13.Bölüm

4.2K 349 79
                                    

Bir önceki bölüm de yapılan vote ve özellikle yorumlara çok teşekkür ediyorum.Yanaklarınızdan mıncırıyorum her birinizin.(mıncırıklı emoji)

Montumun yarıya kadar kapalı fermuarını sonuna kadar çekip okula en yakın olan durakta indim.Cebimden telefonumu çıkarıp şarkı değiştirdiğim sıra da derse yarım saat kaldığını fark etmemin rahatlığıyla adımlarımın hızını yarıya indirip, yavaşça yürümeye devam ettim.

Rüzgarsız ama oldukça sert bir hava vardı.Soğuk havanın kuruttuğu elimi montumun cebine daldırdığımda parmaklarımın ucunda hissettiğim kağıdın dokusu derin bir iç geçirmemi sağladı.

Acaba bugün gelecek miydi? Gözlerim sert soğukla yanarken başımı yere eğip,onun bugün gelme olasılığı ile adımlarımı hızlandırdım.

Aklımda pek çok cevap bekleyen soru vardı.Dün sistemli bir çalışmanın ilk adımını atmış tüm olasılıkları ve ayrıntıları ekarte etmemek adına kağıtla buluşturmuştum.Şeytan ayrıntı da Keskin ortalıkta gizliydi.Bunu dün,cuma gecesinden sorularla sıkışan beynimle çekip aldığım ayrıntıda fark etmiştim.

Flash back

Derin bir iç geçirdim. "Elimi yakarken amacın intikam değil, şakalaşmaktı." Bir an duraksadım "Arkadaşlar birbirine şaka yapar.'' Keskin ile arkadaşlık kelimesinin kilitlenmesi yadırgayacağım türdendi.Sesime de bu durum gizleme gereği duymadan yansıtmıştım.

''Bingo!''Dudakları kulağıma yakın olmasına rağmen güç duymuştum.Sesi hedefi on ikiden vurmanın hevesinden çok uzaktı.Sanki başka biri ile konuşuyordu.

Demek ki Zeytin ile doğru tahminde bulunmuştuk.

Keskin'in elleri gevşemişti,bana bakmıyordu.Olduğum pozisyonu muhafaza ederek merak dolu bakışlarla omzumun üstünden baktım.Baktığı yönde kısmi olarak tek tanıyabildiğim Aliş vardı.Aliş'i bugün ilk kez görmüştüm.Ben ona bakınca sakin müziğe yüksek sesini katıp "Defne!" diye uzun olan boyuyla fark edilmiyormuş gibi zıplayıp bağırdı.

Aliş'i görmezden gelip başımı çevirdim...

***

Bingo derken beni onaylamaktan çok Aliş'e talimat vermiş olmalıydı.O gece olanlara şahit olmasaydım buna ayrıntı bile demezdim ama şu durumda her şeyi toplaya toplaya gidecektim.Ve çocuğu kimin bıçakladığını bulacaktım.Kendimi en küçük bir şeye anlam yükleyen lohusa kadınlar gibi hissederken dudaklarımın kıvrılmasına engel olamadım.

Derinden gelen bir öksürük hafifçe vücudumu sarstı.Bir hasta olmam eksikti.

Bir an kolum çekilip,kulaklığım çıkarılınca sinirle başımı kaldırdım.Kızaran yanakları ile karşımda duranın İlker olduğunu görmemle çatık kaşlarımı düzelttim.Şu an ılımlı göründüğümü tahmin ediyordum.En arkadaş canlısı halimle İlker'e bakıyordum.

"O kadar bağırdım ama duymadın,"dedi çatallaşan bir sesle.Parmaklarımın ucunda duran kulaklığı sallamakla yetinirken,"Günaydın"diye mırıldandım.

"Sana da günaydın.Doğum gününden sonra konuşamadık."

Derin bir nefes alırken keskin soğuk ciğerlerimi yakıp,tekrar öksürmeyi yüzüstüne çıkardı.

"Hasta mısın?"diye soran İlker yine sol tarafımdan kalktığım günüme denk geldi.

"Yok ben öksürmeyi seviyorum."

"Ne?"

"Yok bir şey" derken gülümsememi öksürüğüm kesti.

"Al iç"diye yürüdüğümüz sıra da sırt çantamın yanında duran şişemi çekip bana uzattı.Türkiye'nin şifalı suları vasfını hak eden suyu açıp bir iki yudum içerken öksürüğüm kesilmişti.Öksürmeden dolayı tahriş olan boğazıma,iyi geldiğini inkar edemezdim.Suyu bu sefer çantamı önüme alıp,İlker'e göz ucuyla bakarken, içine attım.Başını eğmiş muhtemelen kaldırım taşlarından çok beynini kemiren soruları saymakla meşguldü.Bu çocuk bir şeyler konuşurken bile dilinin ucundaki baklayı çıkartmıyordu.Henüz ne olduğunu çözememiştim.

KESKİNWhere stories live. Discover now