20) BİR NEDENİ OLMALI

En başından başla
                                    

Kendisi de çok yorgun görünüyordu. Tabii bende çok yorgundum haklıydı biraz daha dinlenmeye ihtiyacım vardı ama o da dinlenmeliydi. Düşüncelerimden dolayı Yiğit'e nasıl baktıysam artık "Bir sorun mu var?" demeyi ihmal etmemişti. Kendime gelmek adına hızlı şekilde başımı sallayıp bir sorun olmadığını dillendirmiştim.

"Dinlenecek misin peki?" Doğru ya ben daha cevap vermemiştim. "Tamam dinleneceğim Yiğit." dediğimde gülümsemişti ama ben hala yüzüne bakıyordum o da çok yorgundu. O bu haldeyken benim dinlenmem ne kadar doğruydu.

"Söyle hadi Elif bir sorun mu var sürekli bana gözlerini kısarak bakıyorsun." Ne? "Ne!" Öyle mi bakıyordum ve bu cevap neydi böyle dalgınlığıma denk gelmişti yine. Yiğit'in bir şey söylemesine izin vermeden "Imm şey dalmışım pardon rahatsız etmek istemedim." dedikten sonra mahçup bir şekilde önüme döndüm ve tırnaklarımla oynamaya başladım. Böyle durumlarda genellikle tırnaklarım bana yardımcı olurlardı. Bunu fark etmiş olmalı ki Yiğit ellerini ellerimin üzerine yerleştirdi.

"Sorun yok Elif. Tırnaklarına da eziyet etme lütfen." Mahçup olup utanan kendisi değildi tabi halinden de gayet memnundu. Kocaman gülümsemesinden bunu anlamak hiç zor değildi. Tekrar önüme döndüm ve başımı geriye doğru atıp gözlerimi kapattım. Kollarımı ise göğüs hizamda birbirine dolamıştım. Kulaklarımı dolduran şaşkın ses tonu ile gözlerimi araladım.

"Elif ne yapıyorsun?" Ah Yiğit ah ne yapıyorum sence? Dinlen dedin ve dinleniyorum. "Dinleniyorum Yiğit." diyerek sakin ses tonum ile cevaplamıştım. Öncelik olarak anlaşılmayan bir şekilde homurdanmış daha sonrasında ise "Başını omuzuma yaslaman gerekiyordu." dediğinde ses tonundan birçok duyguyu barındırıyordu. Kırılgan bir yapısı yoktu ama fazlasıyla masum bir ifadesi vardı. En çokta istekliydi. Bunları şu anda gözlerinden okuyabiliyordum. Benden de cevap bekliyordu. Bunu da anlamak için zorlanmıyordum.

Düşünmüyor değildim. Neden omzuna yaslanmam gerekiyor? Bunu gerçekten de merak ediyordum sormalı mıydım? Evet sormalıydım cevapsız bıraktığım her soru bana yük olmaya başlamıştı ne olabilirdi ki ne kaybedecektim sanki soracaktım. Gözlerimi gözlerinden bir saniye bile çekmeden "Neden?" diye sormuştum. Ardından sert bir şekilde yutkunmayı beklemiyordum. Cevap ne gelecek en ufak bir tahminim yoktu belki de korkuyordum şimdi alacağım cevaptan. Derin bir nefes aldı ve gözleri etrafı kısa süre taradıktan sonra tekrar benimkileri buldu. Kendinden emin bir şekilde konuşmaya başladı.

"Bende ne zaman soracaksın diye bekliyordum." dediğinde şaşırmamam söz konusu değildi. Bu adam benden her zaman bir adım öndeydi. Sustum devam etmesini bekledim ama gözlerimi bir an olsun çekmedim. Derin bir nefes daha aldı.

"Senin yorgun olduğun kadar bende çok yorgunum Elif hatta alkollü olduğumu senden saklamayacağım." Anlamakta güçlük çekiyordum. Bu ne demek oluyordu soru sorma uyu demek mi istiyordu pek anlamış değildim. Yorgun olduğunu göremeyecek kadar kör de değildim dakikalardır yorgun olduğu için onu düşünüyordum. Tabii suç bende sen ne diye düşünüyorsun ki bu adamı. Tamam susuyorum. Derin bir nefes daha alıp verdi. Gerçekten de alkollüydü. Bunu söyleyince fark etmiş olmam ne kadar dikkatli olduğumu gösteriyordu öyle değil mi?

"Benim de dinlenmeye ihtiyacım var." Beni şuan ne kadar mahçup ettiğinin farkında bile değildi. Bir kelimelik soru sorduğuma pişman etmek zorunda mıydı lanet olsun bide omzuna yaslanmamı istiyordu. Yüz ifadem değişmiş miydi farkında değilim şuanda rencide olmuş gibi hissediyorum ve ne kadar berbat bir durum olduğunu söylemeye gerek duymuyorum. Vücudum yanıyordu adeta. Gözlerimi çektim ve başımı önüme eğdim yüzüne bakmak istemiyordum. Hissettiklerimi fark etmiş olmalıydı ki omzuma ellerini koyarak ona bakmamı sağladı. Bu sefer nasıl bir şey söyleyeceği hakkında da en ufak bir fikrim yoktu. Yüzüne bakmak istemiyor olsam da baktım ve bekledim.

Benim UğrumaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin