-51-

11.1K 243 16
                                    

Merhabaaaa, 

Yine bir süre yazmayacağını söyleyen, ama dayanamayıp bir bölüm daha yazan sevgili impossible is nothing'in yazarı, ben geldim sjdfnjgn. 

Bu bölümü yazmak kesinlikle aklımda yoktu. Bilgisayarın başına oturdum ve aklıma gelenleri yazdım. Umarım beğenirsiniz Xxx

Multimedyadaki şarkıyla okuyunn. 

Lou'nun benim yüzümden öz babasını reddetmesini hala yedirememişken, bir de tam gaz nereye gittiğimizi düşünmekten kendimi alamamıştım. Louis oldukça sinirliydi ve ben ağzımı açıp tek kelime edemiyordum. Çocuklar Lou'ya ulaşamayınca benim telefonuma mesaj atmaya başlamışlardı. Elimden geldiğince hepsine mesaj atmaya çalışıyordum. Troy'un neredeyse ağlayacağını ve kendini oldukça kötü olduğunu söyleyen Zayn'e, ben umursasamda Lou'nun umrunda olmadığını anlatmıştım. Gerçekten de öyleydi. Louis sadece yola odaklanmış ve ağzından tek bir kelime çıkmıyordu. Bense ağlamak istiyor ama bir şey buna engel oluyormuş gibi hissediyordum. Yani annem birlikte olmamıza sırf insanların ne diyeceğini düşündüğü için izin vermemiş o da Troy'un yaptığı gibi kapıdan çıkmadan beni uyarmıştı. Ve sanırım bende Lou'dan destek alarak anneme aynı şeyleri söylemiştim.

Ya bizi böyle kabul edersiniz, ya da yüzümüzü bir daha göremezsiniz.

Annem benden nefret edecek, beni evlatlıktan reddedecek diye günlerdir ağlayan ben, annemi karşımda görünce bir an ağzıma gelenleri söylemiştim. Şuan içimde oluşan öfke ve üzüntü kırıntıları sinirimi bozsa da sanırım buna alışabilirdim.

“Nereye gidiyoruz.” diye mırıldandım en sonunda.


Lou'nun elleri direksiyonu daha da sıkı kavrayınca, istemsizce yutkundum.


“Bilmiyorum.” dedi.


Sıkıntıyla tuttuğum nefesimi üfledim.


“Sanırım bir otele gideriz. Birkaç gün orada kalırız sonra da annemin yanına gider, bundan sonra ne yapacağımızı düşünürüz.”


Sesi oldukça sakin gelirken, bende biraz olsun rahatladığımı hissetmiştim. Rahattım, çünkü annemlerin bizi böyle kabul edeceklerini biliyordum. Rahattım, çünkü Troy Lou'yu affedecekti. Lou'nun dediği ağır laflardan sonra bile edecekti. En azından ben öyle umuyordum.


“Alicia.” dedi Louis arabayı kenara çekerken.


Kaşlarımı çatıp ona baktığımda başını öne eğmiş olduğunu gördüm. “Benim yüzünden anneni kaybetmeni istemiyorum tamam mı? Eğer ister-”


“Kapa çeneni.” diye tısladım. “Dakikalardır bunu düşünüyordun değil mi?”


Beni başıyla onayladı.


“Bunu düşündüğüne inanamıyorum. Gerizekalı herif, biz bu yola beraber çıkmadık mı? Birbirimize söz vermedik mi? Benden ayrılmak istemediğini söyleyen sen, şimdi kendini mi suçluyorsun. Hemde bizi bir kalemde silebilen ailelerimiz için.” Tek nefeste söylediiğim cümlelerden sonra derin bir nefes aldım. “Lütfen Louis, kapa çeneni ve arabayı sür.”


Bir şey demedi ve arabayı sürmeye devam etti.


Bunu düşünmesi beni biraz olsun kırmıştı ve şuan tam anlamıyla kendimi berbat hissetmeme neden olmuştu. Böyle bir şeyi düşünmesi bile aptallıktı. Orada anneme dediklerim, tamamen kendi isteğimle ağzımdan çıkmıştı ve o tüm bunlardan pişman olmuş gibiydi.

Impossible is nothing.Where stories live. Discover now