-29-

12.4K 232 6
                                    

 Multimedyada ki şarkıyla okuyun. Biterse başa sarın.

Son üç gündür o kadar çok ağlıyorum ki, bu gözyaşlarımla bir barajın dolacağına eminim. Kendi kendime ağlamama alıştım ama onun önünde ağlamak daha zor. Şuan boğazımda çözülmeyen bir düğüm, gözümde akmamak için çabalayan bir gözyaşı var. Bunun nedeni ise gözleri kızarmış, ağlamaktan şişmiş ve masum görünen bir yüz ifadesiyle Lou'nun karşımda durmasıydı. 

  Gururuma yenik düşüp lanet olası kapının kilidini açtım. Kapıyı açtığımda o da aynı anda yerden kalktı. Benim gibi yerde oturuyor ve kapıya vuruyormuş. Kalkarken biraz sendeledi ama sonra toparlanıp beni kollarının arasına aldı. Tepki veremedim. Kollarım iki yanda duruyordu. Çünkü kaldıracak gücüm kalmamıştı. Gözyaşlarım sessizce onun tişörtüne akıyordu. Geri çekilip yüzümü ellerinin arasına aldı. Dudaklarıma, boynuma, yanağıma, burnuma belli belirsiz öpücükler kondurmaya başladı. Hem ağlıyor, hemde öpüyordu. Bende ağlıyorum ama onu öpmüyordum. Öpemezdim. Öpersem kendimi kaybederdim.  Gözlerim tek bir noktaya kilitlendi. Yine. Karşımdaki duvara. Onun gözlerine bakmaya daha cesaret edemiyorum. Zaten bakarsam gözlerinde ki pişmanlık duygusunu görecektim. Onu affetmek isteyecek ama böyle bir şeyi istesemde yapamayacağımı biliyordum. 


Affetmek..


Düşünülünce kolay gibi gözüken bir durum. Ama yaptıklarını düşününce bu o kadar kolay gelmez. Affetmek istersin ama yapamazsın. Çünkü affedersen içinde bir yerlerde onun suçluluğu katlanılmaz hale gelir. Günlerce neden affettim diye düşünürsün. Yaptığı hataları hiçe sayıp bir insanı affetmek kolay değildir. Hiç bir zaman da olmadı. 


Bende bu yüzden bunu yapamam. 


Şuan yalvaran gözlerle bana bakıyor. Ama benim gözlerim hala duvara odaklı ve onun mavi gözlerini görmek istemiyorum. 


"Bana bak." diye fısıldadı. 

Gözlerimi boş duvardan çekip bu sefer yere odaklandım. Sonra gözlerimi sımsıkı kapatıp sıkışan gözyaşımın akmasına izin verdim. 


Yenilmiştim. 


Gözyaşımın yanağımdan süzülmesine izin vermeyen parmaklar bir süre sonra dudaklarımda gezmeye başladı. 


Arkasından "Özledim.." diye mırıldandı. 


Cesaretime yenik düşüp gözlerimi açtım. Gözlerimi, gözlerine kilitledim. Gözlerime bakınca ne hissettiğimi anlayacağını biliyordum. 


Korkuyordu. 


"Bana böyle bakma." dedi. "Yalvarırım." 

"Git." diyebildim sadece. 


Gitmedi. Sadece bir adım gerileyip,ellerini yüzümden çekti. Etrafımdan dolanarak yatağa oturdu. Bense hala ayakta, olduğum yerde öylece dikiliyordum. 


"Nasıl olduğunu bilmiyorum." diye söze başladı. Bundan sonrasının uzun olacağını hissettiğim için koltuğa oturmaya karar verdim. Yanına oturamazdım ama onu dinleyecektim. En azından bazı şeyleri bilmeye hakkım vardı.


"Seninle kavga ettiğimiz gün evden sinirle çıkıp çocukların yanına gitmiştim. Harry durumların farkındaydı yani en azından kavga ettiğimizi biliyordu. Bir dakika olsun yanımdan ayrılmıyordu. Daha sonra Eleanor geldi ve onu istemediğimi Harry'e söyledim. Harry'de onun gitmesi için uğraştı ama gitmedi. Sonra bir anda masadaki herkesi susturup bir şey demesi gerektiğini söyledi. Yüzüne bile bakmıyordum. Aklım sendeydi ve senden başka hiç bir şey düşünmüyor, sadece içiyordum. Sonra hamileyim dedi." 


Nefesi tükenmişti. 
Benimde gözyaşlarım. 


"İlk başta dalga geçiyor sandım. Ama değilmiş ertesi gün beni doktoruna götürüp herşeyi söylemesini istedi. Doktorda onu onaylayınca dünyam başıma yıkıldı."


Kekelemeye başlamıştı. 


"Na-nasıl oldu y-yemin ed-erim bi-bilmiyorum Alicia." 

"Benimle beraberken onunla yatmışsın bu açık değil mi?"

"Hayır yemin ederim öyle bir şey yapmadım." dedi ve yataktan kalkıp önümde çömeldi. "Seni aldatacak kadar aptal değilim. Seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun."

"Evet." dedim. "Eleanor'u hamile bırakacak kadar çok seviyorsun." 

Ve ardından gelen hıçkırık sesi. 

"Şimdi git. Bu sefer ben sana yalvarıyorum." 


Gözlerini benden ayırmadan ayağa kalktı ve geri adımlarla odadan çıktı. Evde çıkmasını da bekledim ama çıkmamıştı. Ya annemlerin odasına ya da salona gitmişti. 

Başımı ellerimin arasına alıp gözlerimi kapattım. Artık bir şeyleri düşünmek beni yoruyordu. Her ihtimali düşünüyordum ama olmuyordu. Benim için olumlu olan tek bir düşünce bile yoktu. 

Becky..

Onu aramalı ve herşeyi anlatmalıydım. 

Yerde duran telefonumu alıp, bulanık gözlerimle görebildiğim kadarıyla Becky'nin numarasını buldum. 




"Alo."

"Be-Becky."
"Tanrım Alicia. Nasılsın."
"Kötüyüm. Sana ihtiyacım var Bec."
"Yarım saat sonra yanındayım bebeğim."




Yarım saatten az bir süre sonra kapı çalmaya başladı. Lou'nun evde olduğunu bildiğim için yerimden kalkmadım. Doğru tahmin ettiğim gibiydi. Louis kapıyı açmıştı. Ve şuan Becky evi inletecek derece ona bağırıyordu. 

Aşağı indim. 

Louis koltukta başını ellerinin arasına almış öylece duruyordu. Becky ise ona ne kadar adi bir herif olduğunu söyleyip duruyordu. 

"Becky." 

Zorlukla çıkan sesim ikisinin de bana dönmesine neden oldu. 

"Yeter artık." dedim. "Uğraşmayı bırak ve yanıma gel." 

Lou'ya sinirli bir bakış attı ve koluma girip beni odama çıkardı. Yatağa oturup meraklı gözlerle bana baktı. Yanına oturup olan biten tüm olayları anlattım. Hıçkırıklarım içerisinde ne kadar anlaşılırsa öyleydi. Becky ise karışık duygular içerisindeydi. Kızgın, üzgün ve şaşırmış. Mimiklerinden bunu anlayabiliyordum. Anlatmam bittiğinde tükenmiştim. Bunları teker teker düşünmek ve anlatmak beni oldukça yormuştu. 


"Bu çok saçma." diye mırıldandı. "Hamile olması aptalca."


Tek kaşımı kaldırıp aptalca suratına baktım. "Nesi aptalca Becky? Louis onu becermiş ve hamile kalmış."

"Seninle beraberken Eleanor'la yattığına inanıyor musun Alic?"

Başımı evet anlamında salladım. 

"Lou'nun gözündeki pişmalığı bugün gördüm Alicia. Ona ne kadar bağırsam da gözlerinin içini gördüm. Seni sevdiğini adım gibi biliyorum. Ve seni severken onunla yatacak kadar aptal olduğunu sanmıyorum."

Sıkıntıyla nefesimi üfledim. "Benimle olmasa bile önceden olmuştur Becky. Sonuçta becermiş!"

Becky elini yüzüne kapatıp bir süre öyle durdu. "Aptallık etme Alicia! Biraz mantıklı düşünmeye ne dersin?" 

Sustum ve diyeceklerini bekledim. 

"Eğer önceden beraber olmuşlarsa Eleanor'un karnının şuana kadar belli olması gerekliydi. Bir kaç gün önce beraberdiniz böyle bir şey dikkatini hiç çekmedi mi?" diye sordu. 

"Onu ilk gördüğüm gibiydi." diye mırıldandım. 

"İşte sorunda bu! Tanrım, Alicia biraz mantık yürüt bebeğim. Eğer hamileyse Louis ile beraberken çoktan öğrenmesi gerekirdi. Neden o zaman değilde şimdi?" 

Mantıklıydı. 

"Ama doktora-"

"Kalk." diye emretti. 
"Hey nereye?" 
"Eleanor'un doktoruna." dedi parmaklarıyla tırnak işareti yaparak. 
Gülümseme engel olamadım. "Saçmalıyorsun. Hiç bir yere gitmiyorum. Onun hamile olduğunu dokturun ağzından duymamı bekleme benden." 




Şuan resmen sürüklenerek Eleanor'un doktoruna gidiyorum. Gitmek istemediğimi binlerce kez dile getirmeme rağmen beni dolabımın karşına geçirmiş ve beş dakika içinde hazır olmam için uyarmıştı. O odadan çıktığında giyinip aşağı inmiş ve Becky ile Lou'yu konuşurken görmüştüm. Louis bir şeyler söylüyor Becky kağıda yazıyordu. İkisi de beni gördükleri anda konuşmayı kestiler. Sonra Becky ona teşekkür ederim gibisinden bir şeyler mırıldandı. Becky benim yanıma gelmek için adım attığı sırada Louis, Becky'nin kolunu yakaladı. 

"Bec neler oluyor?"
"Seni şuan ilgilendiren bir durum yok Lou."

Kolunu hızla ondan çekip benim yanıma geldi. Yürümeye bile o kadar çok üşeniyordum ki Becky şuan elimi tutup beni sürüklemese hiç bir yere kıpırdamayacağım. Becky koltuğun üzerinde ki çantasını alırken gözlerimiz Louis ile buluştu. Yine aynı duygularla bakıyordu. Ona daha fazla kapılmamak için gözlerimi çevirdim. Becky elimi tutmaya devam ederken aynı zamanda diğer elinde duran kağıda bakıyordu. Evden çıktığımızda Lou'nun arkamızdan baktığına emindim. Neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Bende öyle.. 

Becky bir şeyi kafasına koyduğu zaman kesinlikle yapardı. Evden çıktığımız gibi gelen ilk taksiyi durdurmuştu. Taksiye binerken "Sen kimin tarafındasın?" diye sordum. Eve geldiğinde Lou'ya nasıl bağırdığını kendi kulaklarımla duymuştum. 

"Ben sizin barışma tarafınızdayım." 

Gözlerimi devirip başımı cama çevirdim. Becky elindeki kağıdı taksiciye verirken, bunun adres olduğunu daha yeni fark etmiştim. Yarım saati geçmeyen bir süre sonra taksici verdiğimiz adreste durmuştu. Becky benden önce davranıp elindeki parayı taksiye uzatırken aynı zamanda beni inmem için ittiriyordu. Bunu yaptığımıza hala inanamıyorum. Hangi akılla Becky'i çağırdığımı da bilmiyorum. Onun bu tür şeyleri nasıl yürüttüğünü de bilmiyorum. Kahretsin bir bok bildiğim yok. Hastanenin kapısına geldiğimizde bir süre öylece durdum. Becky bana yalvaran gözlerle bakıyordu. Onu başımla onayladım. Onu onaylamamla beraber iç sesimin harekete geçişi bir olmuştu. 

Duyacaklarına hazırlansan iyi edersin Alicia..

Impossible is nothing.Where stories live. Discover now