-17-

14.1K 306 11
                                    

1 Hafta Sonra 

"Anne!" 
"Bebeğim!" 

Bunu söyleyeceğimi hiç düşünmezdim ama onu gerçekten çok özlemişim. Tatillerini yarıda kesip benim için gelmişlerdi. Şimdi düşününce neden böyle bir aptallık yaptığımı hiç bilmiyorum. Şuan, o gün korktuğum adamla beraberim. Anneme sarılırken bu düşünce beynimde dolaştı ve gülümsememe neden oldu. 

"Seni çok özlemişim ." 
"Bende seni anne." 
"Sanırım birileri bebeğime bakma konusunda iyi iş çıkarmış." dedi Lou'ya bakarak. 
"Elimden geleni yaptım Katherine." diye cevapladı gülümseyerek.

Annem Lou'ya sarılmaya gittiğinde bende Troy'a sarıldım. Ne güzel bir mutlu aile tablosu ah. Annemin elindeki bavulu ben, Troy'un bavulunu da Lou alıp yatak odalarına çıktık. Bavulları dolaplarının önüne bırakınca derin bir nefes aldım. Parmaklarımın uyuşukluğunu gidermek için açıp kapadım. Odadan çıkmak için ilerlerken önümdeki kapı aniden kapandı. Louis bir elini kapıya yaslamış, bana sırıtıyordu. Annemler aşağıdaydı ve bu beni odaya kapatıp aptal gibi gülüyordu!

"Lou napıyorsun?" 
"Seni öpüyorum." 

Boyum pek uzun olmadığı için başını öne eğdi ve beni öptü. Öpüşü gittikçe derinleşirken, kollarım omuzlarına yükseldi. Bu delice bir şeydi. Şu zamana kadar aramızda öpüşmek dışında hiç bir şey olmadı. Onu çok istiyorum evet ama buna daha hazır değilim. Bana hissettiklerine emin olmak zorundaydım. Elleri kalçamı sıkarken ağzımdan ufak bir inilti çıktı. Bu Lou'nun hoşuna gitmiş olacak ki öpüşürken dudaklarının gerildiğini hissettim. Gülüyordu. "Kes şunu!" diye fısıldadım dudaklarının üstüne. Son bir kez daha istekli bir şekilde öptü. 

"Alicia neredesiniz?" 

Annemin adımları merdivenlerden duyulurken Lou'yu ittirdim. Üstümü başımı düzelttikten sonra ona sinirli bir bakış attım ve kapıyı açtım. "Buradayız anne. Bavulları yerine koyuyorduk." Odadan çıkarken bana güldüğünü biliyordum. Merdivenin başında annemi görünce ona gülümsedim.

"Hadi aşağı inelim." 
"Evet hem size söylemek istediğimiz bişey var."

Annemin aşağı indiğine emin olduktan sonra karşı odada ki Lou'ya orta parmağımı gösterip dil çıkardım. O da bunu beklemiyormuş gibi şaşırdı. Hızla yanıma gelirken aşağı, annemlerin yanına indim. Troy'un elini tutmuş tutmuş, bacaklarını aşağı yukarı sallıyordu. Eğer annem böyle bir şey yapıyorsa  ya streslidir ya da heyecanlı. Demek ki söyleyecekleri önemli bir şeydi. Karşılarında ki koltuğa oturup Louis'nin peşimden gelmesini izledim. Ona sırıtırken gelip yanıma oturdu. 

"Bunu sonra konuşacağız küçük hanım." 

O da gülümserken dişlerinin arasından konuşmuştu. Şuan ki haline gülmemek için gerçekten kendimi zor tutuyordum.  Annem, Troy'a bakarken gözlerinin içi gülüyordu. Başımı Lou'nun omzuna koyup söyleyecekleri şeyi bekledim. Louis başını öne eğip "Ne yapıyorsun? diye sordu. Ah, endişelenmişti! Şunun haline bir bakın. Daha demin benimle dalga geçiyordu! Şimdi korkudan dört köşe oldu. Gülmemek için alt dudağımı ısırdım. "Abimin omzuna yatıyorum." dedim yüzüne fısıldayarak. Gözlerini kısarak bana baktı. Bir şey demeden arkaya yaslandı ve bende omzuna yatmaya devam ettim. 

"Çocuklar." Annem Troy'dan gözlerini ayırıp bize baktı. "Ah çok sevimlisiniz." dedi ve başını öne eğdi. Gerçekleri bilse eminim böyle demezdi. Düşüncesi bile korkunç. Başımı kaldırıp Lou'ya baktığımda gülümsüyordu. Başımı tekrar omzuna yasladığımda annem konuşmaya başladı. 

"Biliyorsunuz bir ay sonra kadar düğün var." İkimizde aynı anda başımızı salladık.
"Şu süre içinde iyi anlaştığınıza eminim. En azından şu duruma bakılırsa öylesiniz." dedi eliyle bizi işaret ederken. Hem de çok iyi anlaşıyoruz anne!
"Biz düşündük ki yeni bir ev bulup taşınalım."  Mantıklı. Mümkünse daha büyük olsun. 
Louis ile birbirimize baktıktan sonra anneme döndüm. "Olabilir. Bunda bir sorun olacağını düşünmüyorum." 
"Biliyorum. Ama sorun burada yaşamayacak olmamız." 
"Nasıl yani?" diye sordu Louis.
Troy derin bir nefes aldı. Yanaklarını sıkıntıyla şişirip bıraktı. "Biz düşündük ki hep beraber Fransa'ya yerleşebiliriz." 
Tam ağzımı açacakken annem devam etti. "Benim işim açısından da şuan en iyisi bu gibi gözüküyor." 
Biri bana bunun şaka olduğunu söylesin. Lütfen. 
"Hayır." diye bağırdım. "Hiç bir yere gitmiyorum!" 


Koltuktan sinirle kalkıp odama çıktım. Arkamdan kapıyı kilitleyip yatağa oturdum. Louis kısa zamanda kapıyı yaptırdığı için ona içimden tekrar teşekkür ettim. Başımı ellerimin arasına alıp bir süre öyle durdum. Benden resmen bütün düzenimi alt üst etmemi istemişlerdi. Arkadaşlarımı, sevmesem bile okulumdan ayrılmak istemiyorum ki! Becky,Keryy,Harry. Onları bırakmak istemiyorum bile. Bir de Harry ile Lou'dan habersiz görüştüğüm gerçeği var. Eğer öğrenirse gerçek anlamda boku yedim. Artık ne yapar düşünmek istemiyorum.  

"Bebeğim kapıyı açar mısın?" 

Annem sakinleştirici ses tonuyla kapıya tıklatınca düşüncelerimden sıyrıldım.
"Konuşmak istemiyorum." 
"Lütfen." 
Annemin şu yalvarmalarına asla dayanamıyorum! Yataktan kalkıp kapıyı açtım ve yüzüne bakmadan cam kenarına gittim. Bir hafta süren yağmur sonrası güneş açmış, herkes sokaklara dökülmüştü. 

"Buna tepki göstereceğini biliyordum." dedi kısık ses tonuyla. 
"O zaman niye taşınmak istiyosun!" 
"Bi-bilmiyorum. Değişiklik iyi gelir diye düşünmüştüm Alicia. Hem işim yüzünden sık sık Fransa'ya gitmek zorunda kalacağım."
"Senin işin beni ilgilendirmiyor anne. Benim burada ki düzenimi bozup Fransa'ya yerleşmemi isteyemezsin benden. Ben burada, bu evde kalıyorum. Yeni bir okula alışmak istemiyorum!" 

Sesimin yükseldiğini fark edince kendimi sakinleştirmeye çalıştım. 

"O halde biz de burada kalırız." 

Annemle aynı anda gelen sesle kafamızı kapıya çevirdik. Louis kapıya yaslanmış ciddi ciddi bunu söylemişti. Bir kaç adım atıp yanımıza geldi. 

"Fransa'ya taşının Katherine." dedi.
Anneme Katherine demesi hoşuma gidiyordu. Annem hala anlamamış gibi Lou'nun yüzüne bakmaya devam etti.

"Ben Alicia ile burada kalırım. Yaz tatillerinde de yanınıza geliriz. Zaten okulunun bitmesine kısa bir dönem kaldı. Bir ay sonra oraya taşınıp okul düzeninin bozulmasını istemeyiz değil mi?" 

Bana bakıp gülümserken onu başımla onayladım. Bu çocuğun kafası gerçekten iyi çalışıyor. Ama Neredeyse bir sene boyunca onunla bu evde olmak iyi olabilir miydi? Gerçekten hiç bilmiyorum. Bir aydan az bir sürede bile ona zor katlanıyordum. Gerçi şuan aramızda sorun yok ve beraberiz. Belki annemler gidince daha rahat edebilirdik. Zaten aklının başka şeylerde olduğunu adım gibi biliyordum. Çünkü bu gülümsemesi tehdikar ve masum Lou'nun karışımı gibi bir şeydi. 

"Bunu Troy'la konuşmalıyım." 

Annemin odadan çıkmasını beklerken başımı Lou'ya çevirdim. "Fikrini beğendim Lou ama bu işin içinde iyi şeyler olmadığına eminim." dedim gözlerimi kısarak. Bir adım daha atıp önümde durdu. "Otel odalarına para harcamak istemiyordum." dedi. 
"Otel odaları mı?" 
Dudağıma öpücük kondurup göz kırptı ve odadan çıktı. Hala ne demek istediğini düşü- 
Ah Tanrım!! tamam bunu düşünmek istemiyorum. 


Bir kaç saat sonra ortam yumuşamıştı. Troy'da Lou gibi düşündüğünü ama annemin kabul etmeyeceğini bildiği için bir şey dememişti. Sık sık oğluma güveniyorum gibi şeyler söylüyordu. Bende güvenimi boşa çıkarmaması için içimden söyleniyordum. 

"Hadi yemeğe gidelim." diyerek ayaklandı Troy. Hepimiz bakışlarımızı ona çevirince gülümsedi. "İlk tanıştığımız yere." diye ekledi. Lou'ya baktığımda gözleriyle beni onayladı. Başımı ondan çevirip anneme baktığımda sanki bir şey dememi bekliyormuş gibiydi. 

"Gidelim." 



 Tam yarım saattir dolabımın başındayım. Annem iki defa gelmiş, aşağıda seni bekliyoruz demişti. En sonunda onları daha fazla bekletmemem gerektiğini düşünüp, askıda asılı olan siyah elbisemi elime aldım. Etek kısmı hafif bol, göğüs kısmının tam altı yanları açık kafesli gibi mini bir elbiseydi. Elbiseyi hızla başımdan geçirip ayağıma siyah bot topuklu ayakkabılarımı giydim. Ayna da kendime bakınca istemsiz gülümsedim. Oldukça hoş olmuştum. Dolabımın yanında dizili olan çantalarımdan, düz, büyük siyah çantamı aldım. (Resimdekiler.) Onu yatağımın kenarına koyup makyaj yapmak için banyoya ilerledim. Gözüme sadece eyeliner çekip saçlarımı salık bıraktım. Şimdi tamamiyle hazırdım. Odama geri dönüp çantamı alırken annem "Hadi Alicia!" diye bağırmaya başladı. Hepsi benim yüzümden kağıda ağaç olmuşlardı. Merdivenlerin başındayken "Geliyorum." diye bağırdım. Düşmemek için merdivenleri yan yan indim. Son basamaktan indiğim an başımı kaldırdım ve evdeki bütün gözler beni inceliyordu. Lou'nun büyük bir şekilde yutkunduğunu fark ettim. Bu haline gülümsedim. Annem yanıma doğru gelirken kollarını açıp bana sarıldı.

"Bebeğim harika olmuşsun."
"Teşekkür ederim. Im şey sizi beklettiğim için üzgünüm." 

Başımı çevirip Lou'yu inceledim. Tanrım. Bu sefer yutkunma sırası bendeydi. Aşırı, aşırı ve aşırı seksi gözüküyordu. Altına siyah bir pantolon, üstüne beyaz gömlek ve onun üstüne de siyah kot ceket giymişti. Ayaklarına siyah converselerini giymişti. Saçları eskisinden daha uzun olduğu için havaya dikmişti. Dudağımın acısını hissettiğimde alt dudağımı ısırdığımı fark ettim. Bir süre sonra göz göze gelince bana sırıttı. 

Uzun süren sessizlikten sonra Troy'un "Hadi gidelim." sesiyle hareketlendik. Louis benim önümden giderken poposunu inceledim. Siyah pantolon onu daha seksi göstermişti. Kapıyı açıp kenara çekildi. Troy ve annem önden giderken Lou kolumdan çekip beni durdurdu. 

"Dudaklarını ısırma." diye yüzüme fısıldadı. O söyleyene kadar farkında değildim. "Onlara ihtiyacım var bebeğim." 
"Sakın başka bir yerde siyah pantolon giyme." dedim parmağımı göğsüne vurarak. Sırıttı. 
"Seni becermemek için kendimi zor tutuyorum." dedi utanmadan. Dudaklarını yalarken gözlerim oraya kaydı. Sonra kendimi toparlayıp "Kapa çeneni." diye çemkirdim. 

Elini belime koyarak dışarı çıkmamı sağladı. Arabaya doğru ilerlerken gözlerinin benim üstümde olduğunu biliyordum. Omzumun üstünden dönüp ona baktım. Göz göze gelince dudaklarımı ısırdım. Gözleri direk dudaklarıma kaydı. "Yapma." diyerek ağzını oynattı. Bende önüme dönüp arabaya bindim. 

Yol boyunca radyoda çalan şarkılara hep beraber eşlik ettik. Bu iş gittikçe eğlenceli bir hal alıyordu. Fransa'ya gittiklerinde onlara ihtiyacım olacağını, onları özleyeceğimi biliyordum. Ama burdan gitmek istemiyorum kesinlikle. Hep böyle olması Lou ve benim açımdan daya iyi olabilir. Kısacası ilişkimiz açısından. Başımı çevirip ona baktığımda dışarıyı izliyordu. Bacağının yanına koyduğu elini tuttum. Ne olduğunu şaşırmıştı. Bir an gözü annemlere kaydı ama bakmadıklarını görünce elimi daha çok sıktı. Bana gülümserken bende aynı şekilde ona karşılık verdim. 

Bugün daha iyi anladım. Zaman geçtikçe hoşlantının yerini sevgi alıyordu. 

Louis.

Onu seviyorum.


Yorumlarınız için çok çok teşekkür ederim. Yeni bir hikayeye başladım. Ona da isterseniz bir göz atarsınız. En kısa zamanda yeni bölümü koyacağıım Xx

Impossible is nothing.Where stories live. Discover now