16.Bölüm- Öldüren Yalnızlık

Start from the beginning
                                    

Hiçbir çocuk ona benzeyemezdi  ve bu aptal çocuk bunu söyleyerek artık sınırları aşmıştı. Uzun zaman önce sakladığı öfkesi tekrar canlanırken sahibinden öğrendiği şekilde sırıtmaya başladı. Alaycı ve bir o kadar tehlikeli olan bu gülüş küçük bir çocuğa asla uymayacak şekilde ürkütücüyken yeşil gözlü çocuk korkudan kelimelerini unuttu.


"Sen...yan-lı...lış bir şey... mi söyledim?" diyerek kekeledi karşısındaki ürkek çocuk.


Ürkütücü çocuk hiçbir şey söylemezken çocuğun gittikçe yanına yaklaştı. Gözleri hala alayını barındırırken gülümsemesini azalttı ve çocuğun kulağının dibine girdi. Yerde oturan çocuk bu hareket ile titremeye başladı ve bedenine bir türlü hakim olamadı.


Şu anda korkunun o tanıdık kokusunu burun deliklerine çekerken huzurla gülümsedi. Hatırladığı tek duygu olan korkuyu hissedince sanki yuvasını(!) bulmuş gibi heyecanlandı ve tepkilerini kontrol edemeyecek şekilde zihninin karışmasına izin verdi.


"Benimle bir daha asla konuşma." dedi ilk defa ses tonunun bütün yetimhane tarafından duyulmasını sağlarken.


Yeşil gözlü çocuk cümlenin tehdit içeren tonu ve korkutuculuğu ile başını tamam anlamında hızlıca salladı. Titreyen bacakları yürümesine izin vermezken emekleyerek kapının olduğu tarafa yöneldi. Arkadaşları ona yardım edip ayağa kaldırırken dimdik duran ürkütücü çocuğa son bir kez daha baktı.


Çocuk ona dönmüş olan korku dolu ifadelere bakmayı kesti. Uzun zamandır ait olduğu pencerenin önüne geçti ve bakışlarını dışarıya çevirdi. Düşünceleri tekrar gerçekler ile kararırken sessizliğine geri döndü.


Çünkü sessizliğinde yardıma çağırdığı şey acılardı; onlar onun için dosttu ve iyi öğütler veriyorlardı...

-----------------------------

Hiçbir zaman tam anlamıyla rüya gören biri olmamıştım. Rüyalar benim için kabusların içeri girmesine neden olan kapılar gibiydi. Sımsıkı kapatır ve hiçbir şekilde açılmamasına özen gösterirdim. Yine son zamanlarda bu alışkanlığım değişiyor gibiydi. Ufak tefek beni etkileyecek rüyalara boğuluyordum. Buz mavisi gözlerin keskin rengini iliklerime kadar hissediyordum ve duymadığım hisler ile bedenim ihtiyaçla kıvrılıyordu.


Bu rüyaların getirdiği unutulmaz hisler ile ilk defa rüyalarımı sevmeye başlarken bir şey beni rahatsız ediyordu. Sanki o rüyanın bitmesini sağlamayı deniyordu. Yine ben hala uykunun derin hislerinden kurtulmak istemiyordum ama nedense rüyalarımın içinden çekip alınıyor gibiydim. Burnuma değen bir şey yüzünden hapşurmak istiyordum ve bu his artık dayanılmaz hale gelmişti.


Uyku ile bulanmış olan gözlerimi yavaşça aralarken karşımda gördüğüm zümrüt yeşili gözler ile kim olduğunu algılamayı denedim. Bana göre çok daha fazla mutlu olan ve açık kahve saçlarının dalgalarını umursamadan karıştıran o silüet en sonunda netleşirken rahatsız bir şekilde inledim.


"Sabahın bu saatinde niye odamdasın Naz?" dedim yastığımı yüzüme kapatmayı denerken.


"Çünkü sana mükemmel olaylar anlatacağım! Dün gece aşırı havalıydım Ada."


Ses tonundaki mutluluk ile merakım artarken yastığı yüzümden çektim ve bakışlarımı Naz'a çevirdim. Heyecanla parlayan irisleri ile soru soran kaşlarıma baktı ve ellerini çırparak sessizce konuşmaya başladı.


Varoluşun HissiWhere stories live. Discover now