(6.4)-Sonun Sözü

1.6K 152 33
                                    

Unutulanlar; bir romanın yırtılmış bir sayfasında, silikleşmiş kelimeleri yaşayanlardı. Yani ikimizdik.

🍁

Doğu Yazgın

"Hayat oldukça anlamsız ve boş geliyor. Kendimi bu kalabalık içinde o kadar yalnız hissediyorum ki dönüp hayatı sorgulamaya çalıştığımda neden yaşadığımı bir türlü anlayamıyorum. Ben... Sanki ölmüş bir ruhu, bir cesedi kalbimde taşıyorum."

Doğu önündeki deftere izlenimleriyle ilgili notları yazarken "Peki," diye mırıldandı. "Bu hissin nedenini düşündün mü hiç? Yani problemin kökenine inmeyi denedin mi demek istiyorum."

Doğu'nun danışanı on sekiz yaşında bir kızdı. Ailevi sorunları ve birkaç hafta önce ansızın terk edilişi onu buraya getirtmişti. Ayrılan anne ve babası, kızın anlattığına göre sürekli zıtlaşıyor ve onu bir o yana bir bu yana savuruyordu. Kız da son çareyi içini dökebilecek birinde arar olmuştu. Doğu hikayesini dinlediği kıza üzülmeden edememişti ama işi gereği yüzünde hiçbir ifade yoktu. "Bilmiyorum," dedi kız. "Bazı şeylerle yüzleşmeye cesaretim yok, Doğu ağabey."

"Neden peki?" Doğu gülümsedi. "Kaçınca daha mı kolay oluyor?"

Sarışın kız, başını iki yana sallayarak "Hayır," dedi. "Sadece yanımda kimsenin olmaması canımı daha az yakıyor. İnsan yaslanabileceği biri olsun istiyor bazen. Ağladığında gözyaşını silecek, güldüğünde mutluluğunu paylaşabilecek biri. Ne annem ne babam ne de sevgilim bana bunları verebildi. İşkolik bir baba; mükemmeliyetçiliği yüzünden nefret ettiğim, hayatını sosyete derneklerine adamış bir anne ve onursuz bir erkek arkadaştan başka hiçbir şey olmadı. Ben umut etmekten yoruldum bir yerden sonra. İntihara teşebbüs ettiğim için burada değilim belki ama bu gidişle sonum pek farksız olmayacak."

Çenesini avcuna yaslayan Doğu "Belki de esas olay budur," dedi. "Hayat, sen farkında olmadan kimseye yaslanmadan da ayakta durabileceğini sana göstermek istiyordur." Çarpık bir biçimde gülümsedi. "Hayatı kolay değil birçok insanın. Parası olanın saadeti, huzuru olanın diğer yarısı, beyni olanın kalbi ve vicdanı eksik bazen. Ama herkes, tüm noksanlıklara rağmen hala hayatta. Şu an senin psikoloğun değil bir ağabeyin olarak konuşuyorum Derya. Hayatını asla birilerine bağlama. Ailen bile olsa çünkü kiminle yaşarsan yaşa mezarın tek kişiliktir."

Kız gözlerini indirdi. "O kadar kolay değil işte. Bazen çekip gitsem diyorum ama korkuyorum. Geleceğim o kadar opak ki başıma ne geleceğini bilmediğim bir yola çıkmak istemiyorum. İçimde hep bir tereddüt var. Ya daha kötü olursa her şey?"

"Denemeden bilemezsin," Doğu yüzüğüyle oynadı bilinçsizce. "Belki de mükemmel olur her şey. Bunu görmek için bazı şeyleri arkanda bırakmaya değmez mi dersin?"

Kızın gözleri yüzüğe inerken "Evli misin?" diye sordu. "Bir ailen var mı? Öyleyse beni nasıl anlayabilirsin ki Doğu ağabey?"

Doğu başını sola yatırdı. "Aslında seni en iyi ben anlarım Derya'cığım," dedi. "Bu şehre geçen yıl döndüm ben biliyor musun? Ömrümün yarısı Amerika'da geçti. İyisiyle kötüsüyle bir geçmişim vardı ve sonra kendimi bazı nedenlerle burada buldum." Kızın bakışını gördü. "Dinle bakalım, hangimizin hikayesi daha iyi?" Tavana baktı. "Bir ikizim vardı benim. Hep iki parçaydık bu yüzden. Bir yurtta kalıyorduk, ailemiz bile yoktu. On yaşımızda yollarımız ayrıldı. Beni evlat edinen ailem Amerika'ya götürürken o yapayalnız bu şehirde kaldı. Senelerce aradım durdum ama bulamadım onu. Sonra İstanbul'a döndüm. Önce ölüm haberi geldi bana, sonra kendisi. O anlarda dünyanın en mutsuz ve şanssız insanı olduğumu sanmıştım." Ellerini iki yana açtı. "Hiçbir şey yolunda değildi çünkü bıraktığım o çocuk da değildi kardeşim. Benden nefret eder gibi bakıyordu ki kendince haklı sebepleri de vardı. Sonra ailemin bana ihanet ettiğini, onu benden bilhassa sakladıklarını öğrendim. En zor anlarımda yine de yanımda kardeşim oldu ama. Sonra bir baktım evliyim, şimdi de karım hamile. Tam vazgeçecekken mucize buldu beni. Seni niye bulmasın?"

Kız merakla soludu. "Kardeşin senden niye nefret ediyordu Doğu ağabey? Nasıl barıştınız?"

Doğu saatini kontrol ederek sırıttı. "Bugünlük bu kadar küçük hanım, haftaya görüşürüz."

"Ama meraktan uyuyamam ki, lütfen en azından biraz ipucu ver."

Doğu dudaklarını araladığı an odanın kapısı gürültüyle açıldı. İkilinin bakışları oraya dönerken Batı kardeşini ve danışanını gördüğünde dudağını ısırarak yanındaki Duygu'yu dürttü. "Sanırım yanlış zamanlama. Hani mesai saati bitmişti?"

"Ne bileyim?" dedi Duygu. "Saat on ikiyi bir geçiyordu."

Kız ayağa kalkıp Batı ve Doğu'ya bakarken Batı kaşlarını çatarak kıza korkutucu gözlerini dikti. Duygu da bunun farkına vararak Doğu'ya baktığında kız iyi günler dileyerek odadan çıkmıştı. Doğu ise kollarını göğsünde birleştirmiş kardeşine bakıyordu. "Burada ne işiniz var ve neden odama paldır küldür girdiniz?"

"Asistanın bizim ajanımız, haber verince anında bastık." diye alay etti Duygu. Demin o küçük kızın oturduğu yere yerleşip bacak bacak üstüne atarken Batı da karşısına geçmişti. "Ne olacak oğlum? Konuşmamız lazım. Cemre'ye yakalanmamak için de iş yerine gelmek zorunda kaldık."

Doğu dirseklerini masaya yasladı. "Sorun ne?"

"Valla sorun çok büyük," dedi Batı sigara pakedini çıkarırken. Doğu eline vurarak pakedi alıp cebine attı. Bu, orada sigara içemeyeceğine dair ufak bir uyarıydı. Çenesinin ucuyla duvara asılı yazıyı gösterdiğinde Batı tırnaklarını havaya kaldırarak sinirle bir gülüş yansıttı. "İşte bizim kayınpeder yine ortaya çıktı. Sizin velet için tebrik falan etti biz de dedik bu herif ağzını hayra açmaz. Bir süre tepenize binelim dedik biz de. Nasıl yapmışız?"

Doğu iç geçirdi. "İyi halt etmişsiniz. Bu böyle mi sürecek oğlum hep? Cemre bir duyarsa kimse onu sakinleştiremez. Zaten son zamanlarda uykusunda sürekli kabuslar görüp duruyor."

"İyi yönünden bak," dedi Duygu. "O en azından sadece uyurken görüyor o kabusları. Biz uyanıkken de kabusu yaşıyoruz birader." Uzanıp Doğu'nun elindeki kalemi aldı ve avcuna Batı yazıp masaya bıraktı. "Ayrıca duymaması için çalışıyoruz biz de."

"Kendinizi riske atarak mı?" Doğu başını iki yana salladı. "Ben bunu tasvip etmiyorum."

Batı ayağını önündeki sehpaya uzatırken "İyice bize benzedin," dedi. "En azından polise gidelim falan demiyorsun." İç çekti. "Sona yaklaştık, Doğu. Bir süre idare edeceğiz bir şekilde. Cemre'nin yanından ayrılmayacak yengen," Duygu'ya göz kırptı. "Ben de senin peşindeyim. Emre'yi ve Cihan'ı çoktan uyardık. Siz bu işte yoksunuz, kendinize dikkat edin yeter. Bize gelince... Hallederiz ya."

"Hallederiz tabi," diye ona destek çıktı Duygu. "Biz neleri aşmışız. Bunu mu yenemeyeceğiz?"

"Cemre anlamayacak mı peki?" diye sordu Doğu. "Duygu hangi bahaneyle halledecek bay ve bayan dahi?"

"Orası kolay," dedi Duygu. "Biz Batı ile kavga ettik, ayrılığın eşiğindeyiz." Doğu gözlerini büyüterek ona bakarken "Rol icabı tabi," dedi kız. "Ben de gidecek yerim olmadığından size geleceğim. Batı da kendini affettirmeye çalışacağından sürekli peşimizde olacak."

"Yok artık," Doğu çenesini kaşıdı. "Tüm bunları ne ara planladınız siz?"

Batı ve Duygu birbirine bakıp beşlik çaktı. "Biz her zaman planlıyızdır," diye yayıldı Duygu koltuğuna. "Plan demişken, Batı eğer Badu ya da Duba geldiğimde zayıflamış olursa bozuşuruz. Onlara iyi bak."

Batı ellerini saçlarından geçirdi. "Bu da değişik bir veda oldu."

"Peki niye kavga edeceksiniz?" diye ikilinin bakışmasını böldüğünde Doğu, Duygu tek kaşını kaldırdı.

"Batı evlenmek için ısrarlarını artırınca ben de kaçmış bulundum, deriz."

Doğu ayağa kalktı. "Sizden gerçekten korkulur, biliyorsunuz değil mi?"

İkili de kalkarken Doğu odadan çıksa da onlar çıkmadı. Duygu, Batı'nın karşısına geçip ona sımsıkı sarılırken "Bu ayrılık kısa sürecek," dedi. "Sonra hiç ayrılmayacağız."

"Hiç mi?"

Duygu gülerek boynunu öptü. "Hiç, koca bebek. Söz veriyorum, bu son."

Zamanın Üçüncü TekiliWhere stories live. Discover now