(3.6)-Sevmenin İtirafı

2.6K 219 28
                                    

Kimse hakettiği yerde hakettiği hayatı yaşamıyordu zaten.

🍁

Doğu Yazgın

Büyümek, basamakları yüksek olan bir merdiveni tırmanmak gibiydi. Adımlarınızı dikkatli atmanız gerekirdi. Tutunacak herhangi bir trabzan ya da herhangi bir insan olmazdı sizler büyürken. Canınız yandığında kendinize sarılmanız gerekirdi, dik merdivende. Bir daha aşağı inemezdiniz. İnemezdiniz çünkü arşınladığınız her basamak, hayali bir silgiyle silinirdi. Ve sizin silinmesi gereken bir basamakta durmanız imkansızdı. Zamana karşı yarışmak soluklanmanızı güçleştirirdi çünkü. Siz de koşardınız işte. İstemeye istemeye büyümek zorunda kalırdınız. Bazen gözünüzde birer sis perdesi olurdu yaşanmışlıklar. Önünüzü görmeniz zor olurdu ve siz, ayağınızı diğer basamağa atamadan tökezlerdiniz. Bazen düşerdiniz ilerlediğiniz merdivenlerden. Sonra başa saran bir sarkaç gibi ya da yeniden başlatılan bir oyunun karakteri gibi tekrar sıfırıncı noktaya dönerdiniz. Eksiler olurdu ve bir de artılar. Birbirini tüketirdi bu iki zıtlık. Geriye kalan, yine sıfır olurdu. Yani siz.

Doğu, büyümek istemişti çocukluğu boyunca. Büyüdüğünde bir şeyleri değiştirme hakkına sahip olacağını, kardeşini bulacağını düşünmüştü hep. Ancak işlerin geldiği noktaya baktığında bunun imkansızlığını geç de olsa idrak etmişti. Önceki gün yaşananlardan sonra, bunu yapmaması zaten imkansız olurdu.

"Yine nerelere daldın?" Doğu, Ege'nin sorusuyla başını ona çevirdi. "Hiç."

Cemre gözlerini devirdi. Doğu'nun bu halleri bazen oldukça yorucu olabiliyordu. "Bu akşam da işe çıkacak mıyız?" diyerek konuyu dağıtma çabasına girişti bu yüzden. Sözleri Emre'ye sorsa da gözü Doğu'daydı. Cemre çocuk değildi, bazı şeyleri enine boyuna incelediğinde içinde gitgide büyüyen hisleri rahatlıkla görebiliyordu. Başta bunun ona can borcu olduğu için yaşandığını sansa da o gerçekten Doğu'dan hoşlanıyordu. Doğu ise bazen çok yakın bazen de bir o kadar uzak oluyor, kızın dengesini bozuyordu. Batı, anladığı kadarıyla Doğu'nun aksine daha rahattı ama yine de Duygu'ya karşı davranışlarını incelediğinde onun da kardeşi gibi karmaşık durduğunu anlayabiliyordu. Yine de Cemre kendince şanslı sayılırdı çünkü Doğu, şimdiye dek onu kıracak tek kelime etmemiş; kendisine daima güzel bakmıştı. Batı ise genellikle Duygu'ya öldürecek gibi baksa da kız içinde bir şeylerin yeşerdiğini hissediyordu. Zira o sert patronu, kız geldiğinden beri çocuk gibi davranıyordu. Tertemiz, masum bir çocuk.

"Patron bugün eviyle ilgileneceğini söylemişti," dedi Emre göz ucuyla Doğu'yu yoklarken. "Muhtemelen şimdi de ya uyuyor ya da dün yediğimiz haltı temizlemeye çalışıyordur."

Doğu iç çekti. "Sizce Batı bunu neden yapıyor? Ben anlayamıyorum. Hedefi o masadakiler değil, Kenan denen o herif olmalıydı."

Cihan, gülümsedi. Belki de içlerinden Batı'yı en iyi anlayan kendisiydi. "Bu eski bir taktiktir," dedi sakince. "Düşmanının ortaya çıkması için fırsat yaratır, geri çekilirsin. O rahatladığı andaysa arkadan dolanıp onu alt edersin."

"Mantıklı," dedi Nil. "Ama henüz Kenan'ın yerini bile bilmiyoruz ki."

Emre gözlerini baygınlaştırdı. "Tipik Batı Poyraz numaraları bu, çocuklar." Elini havada öylesine sallarken gözünü sırayla her birinin üstünde gezdirdi. "Asla ilk hamleyi o yapmaz ve asla kimsenin arkasından gitmez. Düşmanı bile olsa, ayağına gelecek kişi o olacak. Bilirsiniz, ego meselesi."

"O adam Onur ağabeyi öldürdü!" diye karşı çıktı Cemre. "Biz ona bize sahip çıktığı için böyle minnettarken onun elleriyle yetiştirdiği çocuğun intikamını öteleyeceğine inanmıyorum ben. Batı'nın başka bir planı olmalı."

Zamanın Üçüncü TekiliWhere stories live. Discover now