(5.8)-Huzurla sevmek

1.7K 160 21
                                    

Bazı insanlar kendilerini en üstteki noktada görür ama Tanrı'nın her yerde olduğu için kutsal olduğunu unutur.

🍁

Doğu Yazgın

Doğu için hayatının miladı, İstanbul'a dönmek olmuştu. On yaşında ardında bıraktığı şehrin yıllar sonra hayatını bu denli şekillendireceğini asla tahmin etmemişti. İstanbul ona birçok şeyi kaybettirmişti belki ama birçok şeyi de kazanmasına vesile olmuştu. Bu şeylerin başını da dostları ve karısı çekiyordu.

Oturduğu koltukta elindeki telefonu döndürüyordu Doğu. Tülay onu birkaç kez aramasına rağmen bir haftadır hiçbir aramayı yanıtlamıyordu ve daha ne kadar kaçabileceğinden emin değildi. Senelerce ailem dediği insanları artık tanıyamıyordu da. Hem hayatlarını dağıtıp hem de orada kalmak istemeleri anlaşılır değildi. Bir insan kendi yarattığı enkazda kalmayı niye isterdi ki?

Ayak sesleriyle gözlerini kaldırdığında Sedef ve Cemre'nin gülüşerek aşağı indiğini gördü genç adam. Yüzündeki tebessümle kızlara bakarken her şeye rağmen şanslı olduğunu biliyordu. Onu büyütenler hayatını batıranlarla aynı kişi olsa da mükemmel bir çocukluk ve gençlik geçirmesine neden olmuşlardı aynı zamanda. Sonra hayatına canından çok sevebileceği bir kız girmiş, kız kardeşini ve ikizini de geri kazanmıştı. Daha ne isterdi ki bir insan?

Aklına Batı'nın gelmesiyle sırıttı Doğu. Kardeşi, neşeli bir insana dönüşüyordu gitgide. Genç adam hem aşkı hem de kardeşliği yaşadığı an kalbindeki buzlar erimeye başlamıştı sevginin ateşiyle. Doğu bu durumdan oldukça memnun olsa da bir yanı endişeliydi çünkü bilirdi ki sevgi güçlendirdiği kadar zayıflatırdı da ve Batı omzunda böyle ağır bir yük olmasına rağmen gücünü yitirirse bu onun felaketi olurdu.

"Hayatım, kahvaltı hazır!" Cemre mutfak kapısından başını çıkarıp kendisini çağırdığında gülümseyerek endişelerini kenara itti Doğu. Batı ne zaman ne yapacağını bilen biriydi. Mutfağa geçip küçük ailesiyle güzel bir kahvaltı yaparken ortadaki tatlı sohbetler onu mutlu ediyordu. Evleneli bir hafta olmuştu fakat Doğu üstünden asırlar geçmiş gibi bir bağımlılık yaşamaya başlamıştı. Gelecek planları içinde evlilik bir köşede duruyordu daima ama gerçek aşkını bulup onunla yepyeni bir hayata başlamasının bu denli kısa süreceğini asla tahmin etmemişti. Edemezdi de zaten. Çünkü bu mükemmel ötesi his, akla da hayale de sığmazdı.

Kahvaltılarını bitirip beraber sofrayı topladıklarında Sedef de üstünü değiştirmiş ve çantasını omzuna asıp Doğu'yu beklemeye başlamıştı. Genç adam kardeşini okula bırakmak üzere evden çıkarken kendisini kapıya geçiren Cemre'nin yanağına sulu bir öpücük bıraktı. Sedef onların bu haline gülerek ağabeyinin düğün için aldığı arabaya bindiğinde "Fazla tatlısınız," dedi. "Bu midemi bulandırıyor."

Doğu gözlerini devirerek anahtarı kontağa taktı ve arabayı çalıştırdı. "Sen fazla sevimsiz olduğundan ne yapsak iğrenç gelmesi normal. Bünyen alışık değildir güzelim."

Sedef yüzünü buruşturdu. "Ağabey, iyice Batı ağabeye benzedin farkında mısın?"

Doğu güldü. O zaten kardeşinin tıpatıp aynısıydı sadece kardeşi kendisine göre daha huysuzdu. Bir de sinir bozucu. Sedef'i okula bırakıp arabayı Batı'nın evine sürerken dudaklarında bir şarkıyla ilerliyordu Doğu. Hayatının her noktasını rayına oturtmak için bir iş yeri açmaya karar vermişti. Bunu tamamen kendi parasıyla yapmak içinse müzik yeteneğini kullanması gerekiyordu tekrar çünkü el bebek gül bebek büyüyen Doğu, nasıl zor işlerde çalışılır bilmiyordu.

Araba kardeşinin evinde durduğunda indi Doğu. Ellerini cebine koyup bahçe kapısından geçerken duyduğu gürültüyle duraksadı. Başını sol tarafına çevirdiğinde Batı'nın Duygu'nun kızıl saçlarını acıtmayacak şekilde tuttuğunu ve buna karşılık Duygu'nun da onun saçlarını ve burnunu çektiğini gördü. Gözleri büyürken "Ya hamakta olma sırası bende!" diye bağırdı Duygu. İkisi de kendisinin farkında değildi. "Hem bırak saçımı. Onlar kutsal, tamam mı?"

Zamanın Üçüncü TekiliWhere stories live. Discover now