(3.9)-Çocuklar Yaşamalı

2.2K 214 22
                                    

İflah olmaz, derin bir yara bulaştı kadının ruhuna. Dokundu, yaktı ama öldürmedi. Çünkü kadın gömülmek için geç kalınmış ruhu çürümüş bir bedenden ibaretti zaten.

🍁

Batı Poyraz

Batı tüm keyfi kaçmış bir şekilde otururken gözü sürekli yanındaki boşluğa takılıyordu. Birkaç saat önce gelen aramadan sonra Duygu bu konuda tek kelime etmeden işinin olduğunu söyleyip gitmişti. Batı ona hala tam anlamıyla güvenmezken kızın çekip gitmesi aklına türlü türlü ihtimaller getiriyordu. Ona inanarak planını paylaşmıştı kendisiyle ama ya bu neydi? Dizlerini titretirken kızlar odasına çekilmiş, erkekler hala salonda oturuyordu. "Sen ne zaman itiraf etmeyi düşünüyorsun?" diye sordu birden Doğu. Batı başını ona çevirdi.

"Neyi?"

"Duygu'yu sevdiğini ve onun için endişelendiğini."

Batı gözlerini devirdi. Duygu'yu sevdiği falan yoktu. O kızı tanımlamak kolay değildi aslında. Dostu değildi, arkadaşı değildi, hiçbir şeyi değildi. Sadece aynı evi paylaşan iki yabancıydı onlar. Duygu için endişelendiği de yoktu. Niye endişelenecekti ki? Onun tek endişesi kızın ihanet edip planlarını bozmasından korkmasıydı. Öyleydi değil mi?

Belki de değildi.

Genç adam ellerini kardeşininkiyle aynı uzunluğa getirdiği saçlarından geçirdi. "Öyle bir şey olduğu yok." diye yalanlarken kafasında neyin ne olduğunu tartmaya çalıştı. Duygu gerçekten onun için hangi kefedeydi? Kalbi de zihni de ağırlığı kardeşine vermişken onu oraya alması mümkün müydü? Kadın düşmanı olmamakla birlikte kadınlarla pek yakın olduğu da söylenilmeyecek olan Batı için bu imkansızdı ama çevresindekilere böyle yansıtması da hoş değildi. Hem... Hem Duygu kimdi ki? Babası bildiği adamın katilinin kızı. Evet evet, kesinlikle buydu. Batı sadece babasının ona zarar vermemesi için evini ona açmıştı ve birbirlerine karşılıklı iyilikler yapmaktan başka hiçbir olayları yoktu.

"Hadi ama burada yabancı yok," dedi Emre. "Kızdan etkilendiğin çok belli."

"Çok biliyorsunuz siz." dedi. "Bir akıllı zayen bu tayfa değil mi beyler." Ayağa kalktı. "Yalnızca bir haltlar çevirmesini istemiyorum hepsi bu. Tatmin olduysanız bir şeyler zıkkımlanabilir miyiz? Açlıktan ölmek üzereyim."

Emre gülerek ayağa kalktı. "Cemre dün bir şeyler yapmıştı. Isıtıp geliyorum."

Ege de ayaklandı. "Cihan, gel biz de Nil ve Cemre'nin yanına gidelim."

Cihan koltuğuna daha da yayıldı. "Sebep?"

Emre kaş göz işareti yaparak Cihan'ı uyarmaya çalışırken "Kardeşimle beni baş başa bırakmak istiyorlar çünkü dostum," dedi. "Keyfine bak sen."

Cihan anladığını belli eden homurtular çıkararak odadan çıktığında Emre ve Ege de homurdanarak yanlarından ayrıldı. Doğu ve Batı yalnız kaldığında Batı dudağını ıslattı. "Çok mu seviyorsun seninkini?" diye sorduğunda kastettiği kişinin Cemre olduğunu hemen anlamıştı Doğu.

"Çok," dedi sesli harfi uzatarak. "Onu görünce kalbim yerinden çıkacak kadar çok." Batı dirseklerini dizlerine yaslayıp öne eğildi. İkisi de bir süre sessizce oturdu. "Peki sen?" diye sordu Doğu. "Beni gerçekten ölecek kadar çok mu seviyorsun Batı?"

Genç adam güldü. "Bu da nereden çıktı?"

"İnkar etsen de gerçeği ikimiz de biliyoruz." Doğu başını sola; Batı sağa yatırdı aynı anda. "Ben senin ikizinim Batı ve et tırnaktan ayrılmaz."

Batı, omuz silkerek sol elini kaldırıp ona uzattı. En küçük parmağını ona gösterirken "Bu işlere ilk girdiğimde kendimi ispatlamamı istediler," diye mırıldandı. "On yedi yaşındaydım. Hırsızlık yaptırmak istediler. Hırsım o kadar çoktu ki düşünmeden kabul ettim. Oldukça tehlikeli birinin evini soyarken yakalandım. Beni kimin yolladığını zaten biliyordu adam. Beni öldürmeden önce acıtmak istedi canımı. Sırtımda boydan boya bir yara var mesela. Bıçak yarası." Gömleğinin ilk üç düğmesini açıp sol göğsündeki izi gösterdi. "Bir tane de burada var." Tekrar ilikledi düğmelerini. "Şu parmağımı görüyor musun? Son olarak tırnağımı sökmeye başladılar. O sırada ustam diğerlerinden habersiz yetişmiş olsa da bu parmağımdaki tırnağı sökmelerine engel olamamıştı. Hayat bu ya Doğu, et tırnaktan ayrılmasa da tırnak etten ayrılıyormuş." Güldü. "Sanırım bizim hikayemizde et benim, tırnak sensin. Ben senden ayrılamasam da, sen benden kopmak istemesen de birileri seni benden alıyor. İkimizin de canı yanıyor ama sen bir süre sonra iyileşiyorsun. Ben, zavallı bir et parçası olan ben, üstünden yıllar geçse de hala aynı yarayı üstünü bile kapatamadan taşıyorum kendimde. Gözle görülür aciz bir iz kalıyor senden geriye. Sonra sen tekrar dönüyor ve ait olduğun yere geliyorsun. Yaramın üstüne bastırsan kendini geçer sanıyorsun ama geçmiyor. Çünkü artık eli insanla birlikte büyüyor, çünkü artık yaralarım saramayacağın kadar kaplıyor her tarafımı. Kalbime merhem olsan, zihnime yetmiyorsun. Kafamda tamamlansan gönlüme sığmıyorsun. Belki de sen bana tam olsan da, artık ben eski ben olamıyorum."

Zamanın Üçüncü TekiliWhere stories live. Discover now