(0.2)-Dönüş

5.8K 402 54
                                    

Bitti sanılan şeye, başlangıç derler.

🍁

Doğu Yazgın

Genç adam, gözlerini kapatmış yakışıklı yüzüne yerleştirdiği küçük gülümsemeyle dudaklarını aralamıştı. Önünde duran piyanonun tuşlarına bastıkça içinde beliren huzur ona geçmişini hatırlatıyordu. Başını hafif bir ritimle sallarken ezberindeki son kısma geldiğinde mavi gözlerini usulca araladı.

Doğu, müziğe oldukça yatkın olduğu için birçok aleti rahatlıkla çalabilen bir gençti. Her gece farklı yerlerde sahneye çıkan bir müzik grubunun solistiydi ve aslında en iyi çaldığı alet gitardı ama o yine de tuhaf bir biçimde piyanoyla arasında özel bir bağ olduğuna inanıyordu.

Tuşlara basmayı kestiğinde bir süre sessizlik yaşandı. Sonrasında duyulan alkış sesleriyle başını çevirip koltuklarında otururken ona hayranca bakan ve deli gibi onu alkışlayan insanlara baktı. Çoğunun gözünden kıskançlık, hayranlık ve dinginlik yansıyordu mavilerine. Doğu ayağa kalkıp hepsini selamladı saygıyla. Burada ailesinin verdiği bir davet yüzünden bulunuyordu. Tülay Hanımın ricası üzerine arkadaşlarıyla buluşmadan önce evin salonunda bulunan vüyük piyanosunun başına geçmiş ve misafirlere Mozart'ın bilindik parçalarından birini çalmıştı. Annesinin yanına gittiğinde kızıl saçları omuzlarına dökülen kadın elini omzuna koyarak sırtını sıvazladı Doğu'nun. "Tebrik ederim hayatım, yine harikaydın."

Doğu ufak bir tebessümle yetindi. "Teşekkürler anne. İzninle, artık çıkmam lazım. Kırk dakika sonra sahnede olmalıyım."

Kadın başını sallarken Doğu yanlarına gelen Mert'e başıyla selam verip koşarcasına kalabalık evden çıktı. Giderken arkasından birkaç kızın baktığını hissetmişti. Siyah spor arabasına atlayıp dudağında ritimli bir ıslıkla çalacağı bara doğru ilerledi. Aynadan arka koltuktaki gitarını kontrol ettikten sonra şehrin sokaklarının bu gece boş olduğunu fark ederek hızını artırdı.

Kısa sürede vardığı mekana girip arkadaşlarıyla buluştuğunda sahneye çıkmasına on dakika kalmıştı. Bunu on sekiz yaşından beri yapan biri olduğu için artık sahne heyecanı yoktu ama yine de bir bardak bira alarak hararetini dindirmeyi yeğledi. İçkiyi kafasına dikip bir müddet başının dönmesinin dinmesini bekledi. Ardından sahneye geçip gitarını çıkardı ve onu son kez kontrol edip arkadaşı Arda'ya döndü. Liseden beri beş kişilik bir grup halinde takılıyorlardı. Arda, grubun en sakiniydi. Cem ve Miraç daha neşeli olan ve gruba renk katan tiplerken Ozan da gayet samimi ve çapkın olmasıyla ünlüydü. Hepdi yakışıklı ve çevrede sevilen çocuklardı. Liseye ilk başladığında Türk olduğu için Amerika'da bulunan çocuklarla anlaşamayacağını düşünse de diğerlerini bulduğunda tahmin ettiğinin aksine oldukça iyi bir gençlik yaşamıştı. Artık yirmi üç yaşında bir delikanlıydı ve neredeyse dokuz senedir tanıştığı bu insanlar onun bir parçası olmuştu. O her zaman sosyal bir çocuktu ve her zaman ilgi çekmeyi başarmıştı. Bu ilgiden memnun olsa da bazen eksik hissettiği zamanlar olmuyor değildi.

İç çekerek düşünceleri savuşturup çalmaya başladı. Diğerleri de ona eşlik ederken etrafta toplanan kalabalıkta gözlerini gezdirerek yabancı bir şarkı mırıldanmaya başladı. İngilizce artık onun ana dili haline geldiği için zorlanmamıştı. Çalarken müziğe eşlik eden tek şey dudakları değildi. Aynı zamanda vücudu da müziğin hızına göre hareket ediyor ve etrafındakilerin coşmasına neden oluyordu.

Barda çaldığı birkaç şarkıdan sonra yorulduğunu hissettiğinde arkadaşlarıyla sahneden ayrılıp bara geldiler. Hepsi virer bar taburesine otururken arkası dönük olan barmen kıza seslendi. Kız dönüp onlara bakarken "Ne istersiniz beyler?" diye Türkçe sordu. Ozan'ın kaşları keyifle havalanırken "Şansa bak," diye sırıttı. "Hem güzel hem de bizden."

Zamanın Üçüncü TekiliDonde viven las historias. Descúbrelo ahora